Özel Haber

Prof. Dr. Mehmet Hasgüler: 'Çok kutuplu dünya Kıbrıs Türkleri için fırsattır'

Demokrat Parti'nin Mağusa 4. sıradan milletvekili adayı Prof. Dr. Mehmet Hasgüler ile Kıbrıs'a doğrudan uçuşların ne kadar mümkün olduğunu konuştuk.

Demokrat Parti, Mağusa'dan 4. sırada milletvekili adayı Prof. Dr. Mehmet Hasgüler gazeteci Can Sarvan'ın doğrudan uçuşların ne kadar mümkün olduğuna ilişkin sorularını yanıtladı.

"Doğrudan uçuşlar alelacele seçimde birkaç oyu cezbetmek için ortaya atılabilecek bir konu değil"

Kuzey Kıbrıs’a Türkiye’den yapılan bütün uçuşlar zaten iç hat uçuşu değil mi? Uluslararası görünüyor ama aslında iç hat uçuşları… Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyine iç hat olarak uçmasında ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü) ve IATA (Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği) nezdinde bir engel yok ama siyasi nedenlerle bu yapılmıyor. Katılıyor musunuz?

Bu soruya üç ayrı açıdan bakılarak cevap verilebilir: İktisadi, hukuki ve siyasi açılardan. Sadece bir açıdan bakmak indirgemecilik yani diyalektik bütünlüğünden kopmak olur. Konu, bu üçünün toplamında gerçek anlamını kazanır. Mesela anladığımız kadarıyla Sn. Başbakan konuya sadece iktisadi açıdan baktı. Ona karşı çıkanlar ise işin sadece siyasi boyutuna bakıyorlar. Tabii bir de hukukçular var ki onlara soracak olursanız doğrudan uçuş nerdeyse imkânsızdır diyecekler. Ben olaya toplamdan ve basit bir mantık sorusu üzerinden yaklaşıyorum. 

THY ve Türkiye’nin özel havayolları inebiliyorsa, diğerleri niye inemesin? Bu sorunun cevabı siyasi iradede saklıdır. İç veya dış hattın gereksiz bir seçim polemiğinden ibaret olduğunu düşünüyorum. Burada asıl soru şu: Amaç, KKTC’nin kazanılmış devlet haklarından feragat edilmesi ise zaten buna başta Türkiye tarafı izin vermez. Sn. Başbakan burada biraz da seçim heyecanına kapılmış gibi geldi bana. Eğer Sn. Başbakan diyorsa ki ben gümrük alanı uygulamasını bununla aşacağım, o zaman işin rengi değişir tabii. Bunlar fevkalade teknik konular. Doğrudan uçuşlar alelacele seçimde birkaç oyu cezbetmek için ortaya atılabilecek bir konu değil. Bir devlet politikasına ihtiyaç var. Bu maalesef bir türlü yapılamadı. Benim amacım, Meclis’e girdiğim andan itibaren konuyu bütünlükle ele alarak bir devlet politikası oluşturulmasını sağlamak olacaktır.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ve Chicago Antlaşması’ndan kaynaklanan haklarından ötürü Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’ne Kuzey Kıbrıs’a yapılan uçuşları şikâyet etme hakkı ve hatta bunu Uluslararası Adalet Divanı’na götürme hakkı da var. Türkiye’ye karşı bunu bugüne dek birden fazla devletle denememiş olması, provoke edildiğinde denemeyeceği anlamına gelmiyor. Böyle bir durumda Kuzey Kıbrıs’a yolcu, kargo ve touch down’lar da dahil tüm uçuşların yasaklanması gündeme gelmez mi?

Rum tarafı zaten sizin deyiminizle böyle bir “şikâyet"te daha Şubat 1975’te bulundu ve Ercan Havalimanı’nın “onaylanmış alan” olmadığını deklare etti. Bunu Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nü kuran Şikago Antlaşması’nın 10. Maddesi’ne göre BM Genel Sekreteri’ne bir mektup göndererek yaptılar. İlgili başka maddeler de var. Ama herkesin malumu; Türkiye’yi engelleyebilirdiler mi? Hayır. Türkiye nerdeyse yarım asırdır almadığı cezayı şimdi mi alacak? Uluslararası Adalet Divanı’na gidebilmeniz için taraf ülkelerin onayına ihtiyacınız var. 

Mahkeme, yalnızca bir veya daha fazla devlet tarafından talep edildiğinde bir anlaşmazlığı dinleyebilir. Kendi inisiyatifiyle bir anlaşmazlığı çözemez. Ayrıca, kendi statüsü uyarınca, egemen devletlerin eylemlerini dilediği şekilde araştırmasına ve bunlara hükmetmesine de izin verilmez. Kaldı ki, uluslararası hukuk, güçlünün yasasına güçlünün meşruiyetine bakar. Ukrayna krizi ve çok kutuplu dünyada Türkiye’nin önemi artarken Rum tarafının elindeki kozlar gitgide azalıyor ki maalesef şu anda Kuzey Kıbrıs’ta daha uluslararası sistemdeki bu değişimi takip edip, okuyabilen de pek kimseyi göremiyorum.

"Uluslararası diplomasi bir güçler savaşı ve denge oyunudur. Siz de karşı hamle olarak Geçitkale’yi bir NATO üssü olarak açma yoluna gidebilirsiniz ki asıl yapılış amacı da buydu"

Güney Kıbrıs’ın ‘ilhak’ söylemiyle touch down yapan charterları gönderen ülkeler nezdinde ciddi bir girişim başlatmasına zemin yaratmaz mı?

Yaratabilir tabii. Uluslararası diplomasi bir güçler savaşı ve denge oyunudur. Siz de karşı hamle olarak Geçitkale’yi bir NATO üssü olarak açma yoluna gidebilirsiniz ki asıl yapılış amacı da buydu. Rumları gözünüzde çok büyütmeyin lütfen. Rumların gücü, Türkiye’yi dengeleyici unsurlardan biri olmaları ile sınırlıdır. Kendinize sorun lütfen, neden Saddam Kuveyt’ten BM kararlarıyla sopayla kovuldu ama Türkiye’ye karşı BM’den asla böyle bir karar çıkmadı? Bu, rahat olalım, relaks olalım anlamına gelmiyor. Bilakis çok çalışmamız, diplomatik olarak çok aktif olmamız gerekiyor. Üçüncü ülkeleri siyasi maliyetler konusunda ikna etmek kolay değil ama mümkün. Hiç denenmemiş. Hiç zorlanmamış ki. Türkiye ile birlikte hareket edilirse olmayacak bir şey değil. Siyasi irade ister. Kararlılık, azim ve çalışma ister. Tüm hariciyeyi bunun için seferber etmek ister. Ama yapılabilir.

Kıbrıslı Rumları gözümde büyütüyor değilim. Sadece bunların olası olduğunu hatırlatmak için soru soruyorum. Doğru ya da yanlış, Türkiye’de kurulu havayolu şirketlerinin Türkiye içi fiyatlarla Kıbrıs’ın kuzeyine gelmesi durumunda, Türkiye’den adaya daha fazla turist geleceği için Kıbrıs Rum liderliğinin bunu önlemeye çalışması beklenmemeli midir?

Elbette. Rumların asıl derdi paradır. Rekabetten korkuyorlar. Ama bu konuda da yapabilecekleri sınırlı. Bu konuda vediğer pek çok konuda olduğu gibi çok Rum odaklı düşünüyoruz. Bizim ne yapacağımız daha önemli değil mi? Hamle üstünlüğünü ele almak lazım. Bırakın, onlar bizim ne yapabileceğimiz üzerine kafa yorsun.

Tayvan modelinde uçuşlar başladığında Çin’in altında gösterilerek yapılıyordu. Biz aynı modeli uygulayacak olsak bizim uçuşlarımızın da Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında olması gerekecek. Hatta 1. Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın 1993’deki BM gözetimindeki görüşmelerde Tayvan ve İngiltere arasındaki uçuşlardan bahsettiği ama Tayvan modelinin uçuşları Kıbrıs Cumhuriyeti altında yapılmasını gerektirdiğini fark edince vazgeçtiği bilgisi de var. Tayvan’a uçuşlar başladığında diğer ülkeler Tayvan’ın Çin’in bir eyaleti olduğunu kabul etmişti…

Tam olarak “altında” ifadesi doğru değil. Uçuş yapan havayolları Çin’i bilgilendiriyor. Bir koordinasyon var. Ama Çin zaten Tayvan’ı dışlamış değil. Bu konuda yapılabilecekler var, ama detaylarına müsaadenizle burda girmeyeyim. Konuya hakim arkadaşlarımız bunun için hâlihazırda bir formül üretmiş durumdalar. Detaylara girerek kendi elimizle bu konudaki formülümüzü öldürmeyelim, bunca çabayı heba etmeyelim. Arkadaşlarımızın emeğine yazık etmeyelim.

"Şu anda pandeminin de bir hızlandıran olarak çok kutuplu dünyaya hızlı bir geçiş var. Kazakistan, Ukrayna ve Tayvan bu yeni dünya düzeninin cepheleri. Çok kutuplu dünyada Kıbrıs Türklerinin yeri ne olacak, bu düşünmek lazım"

Ama Çin’in Tayvan üzerindeki kontrolü yokken, hatta Tayvan’ı kontrol edemediği için ülkeye savaş açmayı planladığı ileri sürülürken Kuzey Kıbrıs Türkiye’nin 'alt yönetimi' olarak görülüyor. Dolayısıyla Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs üzerinde ciddi kontrolü olduğu yargısı bu kadar yayılmışken Tayvan modelinin Kuzey Kıbrıs için işlemeyeceği ortada değil mi? Çünkü aslında bu durumu belirleyen siyaset ve siyasi olarak bizim Tayvan gibi bir konumumuz olmaması Kuzey Kıbrıs'a direkt uçuşların başlatılmayacağını göstermiyor mu?

Evet, gördüğüm kadarıyla siz konuya hakimsiniz. Gerçekten Asya’da da bir savaş tehlikesi var ve tansiyon giderek yükseliyor. Tayvan Modeli’nin hayata geçirilmesi kendi içinde detaylar içeriyor. Sadece şunu söylemekle yetineyim: Siz, tek ve iki kutuplu dünya standartlarında düşünüyorsunuz. Halbuki şu anda pandeminin de bir hızlandıran olarak çok kutuplu dünyaya hızlı bir geçiş var. Kazakistan, Ukrayna ve Tayvan bu yeni dünya düzeninin cepheleri. Çok kutuplu dünyada Kıbrıs Türklerinin yeri ne olacak, bu düşünmek lazım. Ben, arkadaşlarım işte tam da bu konuda kafa yoruyoruz. Çok kutupluluk dünyada peş peşe krizler yaratırken, Kıbrıs Türkleri için de fırsatlar sunuyor. Doğrudan uçuş da bu fırsatların belki de en büyüğü. Şimdilik müsaadenizle bu kadarıyla yetinelim. Elimizi açmak için daha çok erken. Son olarak tekrar vurgulayayım: Bu bir güç mücadelesi ve bilgi en büyük güçtür. Bizim küçük ve donanımlı ekibimiz bunun fevkalade ayırdında insanlardan oluşuyor. Bilgi ile hareket ediyorlar. Ancak siyasi iradenin desteğine ihtiyaçları var. Ben de zaten onun için aday oldum. Gereken siyasi iradeyi ortaya koyabilmek için. Teşekkür ederim.

Bu haberle ilgili herhangi başka bir bilgi ve/veya belgeye sahipseniz Mikro-Makro’ya iletisim@mikro-makro.net’den veya +90 533 852 60 63’den ulaşabilirsiniz.
:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın