Dünya

DEM Parti’den sürpriz çıkış: ‘Türkiye’nin bugün birinci partisi CHP’dir’

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan Muğla'da konuştu.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, CHP'li belediyelere yönelik operasyonlara ilişkin, "Demokrasi ve hukuku olmayan bir sistem kimseye kazandırmamıştır. Belki kısa süreli iktidarların işine gelmiştir ama uzun vadede herkese kaybettirmiştir. Şimdi Türkiye’ye bakın, iş insanı tedirgin, siyasetçi tedirgin, Türkiye'nin birinci partisi bugün Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Onun belediyeleri tedirgin, yöneticisi tedirgin. Yok 'hırsızlık, yolsuzluk varmış.' Hırsızlık, yolsuzluk varsa mahkemeler var, açar soruşturmayı, öyle mi? Adam belediye başkanıdır, nereye kaçacak? Açar soruşturmayı, varsa bir şeyin cezası kesinleşir, sonra işte alırsın, yerine belediye meclisi birisini seçer. Ama eğer hırsızlık, yolsuzluk arıyorsan vallahi kayyım belediyelerine git" dedi.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, beraberinde Parti Meclisi Üyeleri ile birlikte, partisinin "Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları" kapsamında Muğla’nın Menteşe ilçesinde bulunan Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen halk buluşmasına katıldı.

Toplantıda konuşan Bakırhan, "Ben Muğlalıların yediden yetmişe bu süreci desteklemesi gerektiğini belirtmek istiyorum. Çünkü bu süreç sadece bir DEM Parti, AK Parti süreci değil. Sadece bir Kürtler ve iktidar görüşmesi değil. Demokratik toplum sürecidir. Türkiye'nin demokratikleşmesidir. Kürt meselesinin yüz yıl sonra demokratik bir şekilde çözülmesi için aynı zamanda bir fırsat kapısıdır. Umarım bu fırsat kapısını hep birlikte değerlendiririz. Hepimizin buna ihtiyacı var" dedi.

"Türkiye de yeniden kendisine demokratik yol bulmak durumundadır"

Bakırhan konuşmasına şöyle devam etti: "Şimdi Orta Doğu'da hep beraber izliyoruz. Çok sıkıntılı, sancılı bir süreç yaşanıyor. Orta Doğu'da bir gelecek yüzyıl yeniden şekilleniyor. Evet, çok iddialı bir şey. Her birimizin gelecek yüzyılını etkileyecek bir döneme giriyoruz. Orta Doğu'da gelişmeler burayı da etkiliyor. Hemen yanı başımızdadır. Oradaki kaos, kriz, çatışma ortamı her gün yeni boyutlara ulaşarak, yeni bir şekil alarak devam ediyor. Dolayısıyla Orta Doğu yeniden şekillenirken, Türkiye de yeniden kendisine demokratik bir zemin, demokratik yol bulmak durumundadır. Bunu ben söylemiyorum, Orta Doğu’yu çalışan herkes aynı şeyi söylüyor. Orta Doğu’daki bu çatışmalı zeminden, bu kriz, kaos zemininden uzak durmanın en yegâne yolu, en doğru yolu, kendi toplumsal barışımızı, iç barışımızı sağlamak; Kürt ve Türklerin yüz yıl sonra tekrar kardeşçe, eşitçe bir zeminde yaşamalarını sağlayacak bir süreci inşa etmektir.”

‘Yeni bir Orta Doğu, yeni bir zemin inşa etmek gerekiyor’

Türkiye'de de yeni bir umut ortaya çıktığını söyleyen Bakırhan, ‘Tekçi, katı ulus merkeziyetçi zihniyet yerine kapsayıcı, demokratik, herkesin eşit yurttaşlar olduğu, kimsenin dinine, kimliğine karışmadığı, ‘ben Kürdüm’ dediği için idam edilmediği, ceza almadığı, ‘ben Kürdüm’ dediği için belediyesine kayyum atanmadığı yeni bir Orta Doğu, yeni bir zemin inşa etmek gerekiyor.’ dedi.

"Bu sürece dönük güvensizliğini ortadan kaldıracak adımlar atmalı"

Tuncer Bakırhan konuşmasının devamında, “Bize Bodrum'da sorulan en önemli sorular da, 'yahu tamam siz doğru söylüyorsunuz bu ülkeye barış lazım, demokrasi lazım. Ama bu iktidara güveniyor musunuz’ soruları oluyor. İşte tam da bu noktada, iktidar halkın bu kaygılarını, bu sürece dönük güvensizliğini ortadan kaldıracak adımlar atmalı. Öyle değil mi? Halka güven verici, güven onarıcı, gerçekten şu ana kadar ki halkın tepkilerini giderici adımlar atması gerekiyor. Ama dikkat edin, bunlar yerine her gün yine belediyelere operasyon oluyor. Ha Antalya’ya yapmışsın, İzmir’e yapmışsın, Adana’ya yapmışsın, Adıyaman’a yapmışsın, ha Diyarbakır’a yapmışsın. Biz bunu böyle sayıyoruz. Bu ülkede toplumsal barış olacaksa, bu ülke yüz yıldır çözemediği bu sorunu tekrar çözmeye kalkıştıysa bu süreçte, nedir kayyum atamak, belediye başkanlarını tutuklamak, hukuku keyfi bir şekilde mağduriyetin başında bir sopaya dönüştürmek? Akıl işi midir? Biz bunları eleştiriyoruz. Dolayısıyla bunlara katılmıyoruz. Evet, bize soruyorlar, 'peki siz neyinize güveniyorsunuz'? Vallahi biz bugün Bodrum'daki o renkli bileşene güveniyoruz. Biz Muğla'ya güveniyoruz. Bu salona gelen siz değerli halklarımıza güveniyoruz. Biz Muğla'nın bereketli topraklarına güveniyoruz. Biz yıllardır Muğla’da sistemin bütün ayrıştırıcı politikalarına rağmen birbiriyle kavga etmeyen ve birlikte yaşayan Muğla halkının bu pratiğine güveniyoruz. Daha bundan büyük bir güvence olabilir mi? ifadelerini kullandı.

''Demokrasi ve hukuku olmayan bir sistem kimseye kazandırmamıştır''

DEM Parti Eş Genel Başkanı şu değerlendirmelerde bulundu:

"Demokrasi ve hukuku olmayan bir sistem kimseye kazandırmamıştır. Belki kısa süreli iktidarların işine gelmiştir ama uzun vadede herkese kaybettirmiştir. Şimdi Türkiye’ye bakın, iş insanı tedirgin, siyasetçi tedirgin, Türkiye'nin birinci partisi bugün Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Onun belediyeleri tedirgin, yöneticisi tedirgin. Yok 'hırsızlık, yolsuzluk varmış.' Hırsızlık, yolsuzluk varsa mahkemeler var, açar soruşturmayı, öyle mi? Adam belediye başkanıdır, nereye kaçacak? Açar soruşturmayı, varsa bir şeyin cezası kesinleşir, sonra işte alırsın, yerine belediye meclisi birisini seçer. Ama eğer hırsızlık, yolsuzluk arıyorsan vallahi kayyım belediyelerine git. Hırsızlığın, yolsuzluğun, usulsüzlüğün alası var. Madem bu kadar hırsızlık ve yolsuzluğu kendine dert ettin, Siirt’te borçsuz bıraktığımız belediyenin şu anda 500 milyon borcu var. Al sana usulsüzlük, yolsuzluk, hırsızlık. Önce oradan başla, sonra muhalefete gel. Bak sen böyle yaparsan, biz de burada bunu söyleriz. Mardin'deki usulsüzlük, Van Belediyesi’ndeki yolsuzluk kadar bu ülkede hırsızlık ve yolsuzluk mu var? Niye o zaman orayı araştırmıyorsun?

"Muğla'nın, muhalefetin olmadığı bir toplumsal barış olur mu? Kadının olmadığı bir barışa barış diyebilir miyiz?

Bu tarihi süreçte, Muğla’dan sizin aracılığınızla tekrar bu iktidara seslenmek istiyorum lütfen, bu tarihî dönemde, bu tarihî çağrıyı, PYK'nin önümüzdeki günlerde Sayın Öcalan’ın çağrısına uyarak silahları devreden çıkarmak için planlamalar yaptığı bu dönemde, bu tür şeylere lütfen tenezzül etmeyin. Bunlar doğru değil. Biz sadece bir Kürt barışı sağlamayacağız. Biz büyük Türkiye barışından bahsediyoruz. Biz Muğla'nın mutlu olmadığı bir barıştan ne anlarız? Muğla’da ekolojistlerin, çevrecilerin içinde olmadığı, mutlu olmadığı bir barış mı olur? Alevi’nin eşit yurttaş olmadığı bir barış mı olur? Dolayısıyla biz diyoruz ki yeni bir yüzyılda, daha demokratik bir cumhuriyet; herkesi kapsayan bir cumhuriyet; herkesin güçlü aidiyet bağlarıyla bağlı olduğu bir cumhuriyet inşa edelim. Siz diyorsunuz ki 'evet, ben Kürt’ü oturturum ama yerinde döverim, diğerini hapsederim, diğerine kayyum atarım'.Bu doğru değil. Biz DEM Parti olarak dün olduğu gibi, bugün olduğu gibi, yarın da bu hukuksuzlukların, adaletsizliklerin karşısında dururuz.

"MHP bölge toplantılarına başladı. Peki, iktidar nerede?"

Barış iklimini yaratmamız gerekiyor. Barış iklimi tutuklamakla, kayyum atamakla, gözaltılarla, sabah dört buçukta milletin kapısına dayanarak, Tunç Soyer’in kapısına yüzlerce araç yığarak olmaz. Barış iklimine aykırıdır bu. Barış iklimini hep birlikte oluşturalım. Bakın, biz buradayız. Şu anda ben buradayım. Yüzlerce toplantı yapıyoruz. Bakın bu süreci sadece sokakta, caddede anlatıyoruz. Emin olun, en samimi bir şekilde biz inanıyor ve gereklerini yapıyoruz. Bu süreç sadece DEM Parti’nin süreci midir? Daha yeni Milliyetçi Hareket Partisi bölge toplantılarına başladı. Peki, iktidar nerededir? Değil mi? Buyursun, bu süreci beraber anlatalım.
"Muhalefetin olmadığı bir toplumsal barış olur mu?"

Dolayısıyla biz size güveniyoruz. Size güvendiğimiz için de çok gerçekten dik duruyoruz. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyoruz. Kimsenin hakkını yemiyoruz. İktidarın yaptığı olumluluklar varsa onların da hakkını veriyoruz. Ama olumsuzluklar karşısında da, bugün burada söylediklerim gibi duruyoruz. Bu sürece hep birlikte, el birliğiyle, iktidarıyla, muhalefetiyle, kimseyi dışlamadan katkı sunmamız gerekiyor. Muhalefetin olmadığı bir toplumsal barış olur mu? Kadının olmadığı bir barışa barış diyebilir miyiz? Dolayısıyla herkesi ciddiyete, samimiyete; bu tarihî sürece uygun pratikler ve adımlar atmaya davet ediyoruz. İktidarın, PKK’nin silah bırakmayı planladığı bir süreçte, antidemokratik uygulamalarla kendisini tartıştıran değil; demokratik açılımlarla, adımlarla, demokrasinin gereklerini yerine getirerek anılması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Türkiye'nin demokrasiye ihtiyacı var. Muğla'nın demokrasiye ihtiyacı var. DEM Parti de bunu sesli bir şekilde demeye devam edecektir."

Haberin tamamını ANKA'dan okuyabilirsiniz.

DEM Parti heyetinin Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'la 9 Temmuz Çarşamba günü görüşmesi bekleniyor. 

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın