Fransız Le Monde gazetesinin İstanbul muhabiri Nicolas Bourcier’in görüştüğü İstanbul sakini bir çift, otuzlarını çoktan geride bırakmış durumda; evlilikleri ne kolay ne de her zaman keyifli, ama ikisi de geçim sıkıntısının her geçen gün biraz daha arttığı bu Türkiye’de hallerine şükretmeleri gerektiğini biliyor. Hakan ve Hülya sırasıyla 35 ve 37 yaşında. Hakan yaklaşık on yıldır Türkiye’nin büyük süpermarket zincirlerinden Migros’ta çalışıyor. Hülya ise tam zamanlı olarak bir müzik atölyesinde satış görevlisi.
İkisi de asgari ücretin biraz üzerinde kazanıyor; net asgari ücret yalnızca 17.002 Türk lirası, yani ayda yaklaşık 520 euro. Kıdem ve fazla mesailerle birlikte toplamda 75.000 liraya, yani 1.600 euroya ulaşıyorlar. “Türkiye standartlarına göre oldukça iyi, özellikle ekonominin yavaşladığı şu dönemde, ama geçinmekte yine de çok zorlanıyoruz,” diyor Hakan. “İstanbul tam bir girdap, fiyatlar delirmiş durumda, her yıl koşullarımız biraz daha kötüleşiyor.”
İstanbul Planlama Ajansı’na göre megakentte yaşam maliyetinin artış oranı yılda %49’a ulaşıyor.
“Esas olarak maddi nedenlerden ötürü” çocuk sahibi olmadıklarını söylüyorlar tek ağızdan, yaklaşık on yıldır kentin en kuzeyindeki Sarıyer’de birlikte yaşıyorlar. Avrupa yakasının en yeşil, aynı zamanda deprem açısından en güvenli ilçelerinden biri. Burada daha çok üst-orta sınıf aileler oturuyor. Neredeyse herkes birbirini tanıyor. Bazı bölgeleri, şık arabaların sıkışıklığının ve giderek artan bir soylulaştırmanın damga vurduğu, büyük bir köyü andırıyor.
Şubat verilerine göre İstanbul’da ortalama kira 25 bin TL
Karadeniz kökenli olan Hülya ve Hakan, balkonlu üç odalı bir evde yaşıyor. Sessiz bir daire, ABD’nin sıkı güvenlikli konsolosluğuna birkaç adım uzaklıkta. Ancak kiraları 2018’de 1.300 liradan bugün 15.000 liraya çıktı. Üstelik 3.000 lira civarında değişen aidatlar hariç. “Ev sahibimiz 20.000 liraya çıkarmayı düşündüğünü söyledi,” diyorlar. Bu rakam İstanbul ortalamasının (25.000 lira, Şubat verilerine göre) altında olsa da çift için “çok fazla.” “Bu gidişle bir iki yıla kalmaz taşınmak zorunda kalacağız,” diye ekliyorlar.
Kağıt üzerinde, tıpkı Fransa’da olduğu gibi, yasalar genellikle kiracıları koruyor. İlk beş yıl boyunca kira artışları sözleşmede TÜFE’ye endeksli. Ancak “kişisel ihtiyaç” gerekçesiyle ev sahiplerinin sözleşmeyi erkenden feshetmesine de izin veriliyor. Son dönemde artan konut baskısı ve hayat pahalılığıyla birlikte bu gerekçe sık sık öne sürülüyor.
Bu, Türk lirasının değer kaybı ve hiperenflasyonun beslediği, her yıl biraz daha ağırlaşan sıradan bir hikâye. Resmî verilere göre yıllık enflasyon son bir yıldır biraz düşse de hâlâ %35’in üzerinde seyrediyor. Bunun sonucunda, bugüne kadar görece korunan orta sınıf bile ciddi baskı altında.
Konut maliyetleri %346 arttı; yıllık ortalama kira artışı %120 düzeyinde
OECD verilerine göre 2018-2022 arasında ülke genelinde konut maliyetleri %346 arttı, bu artış sonrasında da devam etti. Şu an yıllık ortalama kira artışı %120 düzeyinde; 2021’den bu yana %500’ün üzerinde. İstanbul, Ankara ve özellikle İzmir’de yıllık artış %200’e kadar çıkıyor. Euro bazında ise dört yıldan kısa sürede %70’in üzerinde artış var, üstelik liradaki büyük devalüasyona rağmen.
Ev sahibi-kiracı kavgaları her geçen gün artıyor
Kiracılar çoğu zaman hukuki yola başvurmaktan kaçınıyor, olayların daha da kötüleşmesinden çekiniyorlar. Hakan, kesinlikle mahkemeye gitmeyi reddettiğini söylüyor. Telefonunda, sosyal medyada dolaşan ev sahibi-kiracı kavgalarına dair birçok şiddet videosu var. “Bunlar her geçen gün artıyor,” diyor.
Ama harekete geçenler de var. Mahkemelerdeki tahliye davaları 2020’de 28.430 iken, 2024 sonunda 127.676’ya çıktı. Adalet sisteminin yükü ağır olduğundan dosyalar yıllarca sürebiliyor.
“Bir yıldır semtte ev bakıyoruz ama bizim için her şey artık çok pahalı,” diyor Hakan. “Daha batıya veya Anadolu yakasına baktık, ama ya rutubetli daireler ya da tek pencereli evler. Çeperde hâlâ düzgün ve uygun fiyatlı evler var, ama ulaşım yüzünden işimizi değiştirmek zorunda kalırdık.” Çift, 2024’te arabalarını satmış.
Muhtara danışmaktan da vazgeçmişler: “Hiçbir şey yapamaz, tek söylediği kaymakamlığa ya da sosyal yardımlara başvurun oluyor; onların da gücü yok.”
Ev satın almak imkânsız: Kendi evinde oturan Türklerin oranı 2022’de %56,7’ye düştü
Kiralardaki artışla maaşlar arasındaki bu uçurum, tüm konut piyasasına yansıyor. TÜİK verilerine göre, kendi evinde oturan Türklerin oranı 2012’de %60,6 iken 2022’de %56,7’ye düştü. Aynı dönemde kiracıların oranı %20,9’dan %27,2’ye çıktı. “Bu çok endişe verici, hele de İstanbul’da boş daire sayısının 500 bin ila 1 milyon arasında olduğu tahmin edilirken,” diyor Hakan. “Elbette çoğu riskli veya oturulamaz durumda, ama piyasanın ne kadar parçalı, kapalı ve tamamen spekülasyona dayalı olduğunu gösteriyor.”
Devletin sosyal konut politikası geliştirememesine dikkat çekiliyor
Ocak ayında Turkey Recap sitesinde çıkan bir yazıda, araştırmacı Sinan Araman’ın 2022’de yayımlanan Türkiye’de Konut Balonu adlı kitabına atıf yapıldı. Araman’a göre bu krizin sebeplerinden biri devletin sosyal konut politikası geliştirememesi. “Avrupa, Türkiye kadar ağır bir konut krizi yaşamıyorsa, bunun nedeni sosyal konut stoku,” diyor. “Hızları azalsa da Avrupalı hükümetler hâlâ barınma imkânı veya maddi destek sağlıyor. Bu da piyasayı düzenliyor.”
Düşük faizli konut kredisi programı kredi tutarlarının aşırı yüksekliği yüzünden çoğu kişi için ulaşılamaz
Türkiye’nin son 25 yılda yoğun konut inşaatı yapmasına rağmen bu durum, kira sorununu çözmeye yetmedi. Devletin düşük faizli konut kredisi programı da fiyatların aşırı yüksekliği yüzünden çoğu için ulaşılamaz durumda. “Şartlar ne olursa olsun, asgari ücretli biri on yıl vadeli krediyi ödeyemez. Tutarlar çok yüksek,” diyor Araman.
“Gelirlerimiz aslında iyi sayılır ama İstanbul’da ev almak imkânsız, krediler tamamen ulaşılamaz,” diye ekliyor Hülay ve Hakan. Son aylarda Karadeniz kıyılarına dönmeyi düşünmeye başlamışlar.
Yorumunuz