Kıbrıs

'Kıbrıs Hedefte': Dimitri Lascaris, İsrail’in Kıbrıs planlarını açıkladı

Kıbrıs hem 'talihli' hem de 'lanetli' dedi.

Yunan ve Kanadalı avukat, aktivist ve araştırmacı gazeteci Dimitri Lascaris katıldığı bir YouTube programında Kıbrıslıları uyardı; “İsrail, bir ülke kılığına girmiş dev bir ABD askeri üssüdür” iddiasında bulundu.

Kısa bir süre önce Kıbrıs'taki İsrail yerleşimlerini yerinde görmek için Güney Kıbrıs’a giden Dimitri Lascaris, Kanada’da büyük menkul kıymet dolandırıcılığı davalarını yürütmesiyle tanındı. Dolandırılmış yatırımcılar için yüz milyonlarca dolar geri kazandırmış bir isim. Aynı zamanda Kanada’nın en etkili 25 avukatından biri seçildi. Kanada Yeşil Partisi'nin Gölge Kabinesi'nde görev yaptı. Gazze Özgürlük Filosu'na Kanada'dan katıldı. Artık sadece gönüllü avukatlık, aktivistlik ve gazetecilik yapıyor.

Ekran görüntüsü: Unfiltered With S.A.M. YouTube programı

“Batı'nın gücü elinden kayıyor”

Lascaris, katıldığı bir YouTube programında son derece sert ifadeler kullandı. “İsrail, bir ülke kılığına girmiş devasa bir ABD askeri üssüdür” diyen Lascaris, Batı'nın büyük devletlerinin İsrail’in “saldırgan, korkunç ve yasa dışı” genişlemesini desteklemesini ise güç kaybına bağladı. “Batı'nın gücü elinden kayıyor; bu yüzden İsrail’i koşulsuz destekliyorlar.” dedi.

Kıbrıs hem 'talihli' hem de 'lanetli'

Kıbrıs’ın bu süreçte “ciddi bir baskı altında” olduğunu vurgulayan Lascaris, adanın jeopolitik öneminin hem bir “talih” hem de “lanet” olduğunu söyledi.

Siyonizm hakkındaki görüşlerini ise son derece sert ifadelerle dile getirdi; “Bana göre Siyonizm bir kanserdir. Eğer insanlar ülkeme bu sinsi ideolojiyi yaymak için geliyorlarsa, onları burada istemem. Milliyetlerinin hiçbir önemi yok.” dedi.

Lascaris, buna karşın demokrasiye, eşitliğe ve temel insan haklarına bağlı olan, kökeni ne olursa olsun herkesin elbette hoş karşılanacağını belirtti.

Gazeteciye göre Kıbrıs, ideolojik bir yayılmanın, siyonizmin hedefi haline gelmiş durumda. Bunun yalnızca eğitim alanında değil, medya ve siyaset dahil pek çok alanda kendini gösterdiğini söyledi. “Birileri bu ideolojiyi ülkeye taşımak istiyorsa, bu Kıbrıs için ciddi bir tehlikedir.” dedi.

Güney Kıbrıs’ta 2027’de açılması planlanan Yahudi okulunun sadece Avrupa Yahudi diasporasından 1.500 çocuğa hizmet verecek olmasının, ideolojik doktrinin niteliği açısından dikkat çekici olduğunu belirten Lascaris, bunun daha geniş bir yayılma stratejisinin parçası olabileceğini ifade etti. Okulun "Kıbrıslı çocuklara yönelik olmadığını" belirten gazeteci, özellikle belli bir etnik gruba yönelik seçilmiş bir ideolojik eğitim söz konusuysa, bu durumun ardındaki ideolojik doktrinin tehlikeli olduğunu savundu.

Bu etkinin artık kamusal alana ve yerel yönetime kadar uzandığını söyleyen Lascaris, adadaki siyonist sızıntının giderek derinleştiğini vurguladı.

Tel Aviv ve Hayfa’dan Larnaka ile Baf’a günde 18 uçuş

Programda, son yirmi yılda Güney Kıbrıs’ta yaşayan İsraillilerin sayısının 400’den 12.000’in üzerine çıktığı vurgulandı. Tel Aviv ve Hayfa’dan Larnaka ile Baf’a günde 18 uçuş yapılması da bu yoğun hareketliliğin göstergesi olarak aktarıldı.

Ayrıca İsrailli şirketlerin ve bireylerin Kıbrıs’ta geniş arazi satın almaya başladığı, kapalı ve güvenlikli yerleşimler kurduğu, yalnızca Yahudilere açık okullar ile topluluk merkezleri açıldığı belirtildi. Stratejik konumlarda çok sayıda mülkün yine İsrailli gruplar tarafından hızla satın alındığına dikkat çekildi.

Gazeteci, bir yıl önce hazırladığı “İsrailliler, ‘Gördükleri Her Şeyi Satın Almak İçin’ Kıbrıs’a Akın Ediyor” başlıklı programda diğer yerlerin yanı sıra Baf’ın kuzeyindeki “Secret Forest/Gizli Orman” ismindeki lüks tesise odaklandığını hatırlattı. Bu programın ardından ada sakinlerinden, hiç tanımadığı kişilerden Larnaka ve Limasol’da dikkat çekici gelişmeler yaşandığına dair çok sayıda mesaj aldığını söyledi.

“Bana web sitem üzerinden ulaşıyor ve adanın o bölgesinde büyük değişimler olduğunu bildiriyorlardı. Bu yüzden ikinci bir haber hazırlamak için yeniden gittim.” diye konuştu.

Larnaka’da bir sinagogu dışarıdan çekti diye şikâyetle gözaltına alındı

Lascaris, ikinci araştırma gezisinin sonunda Atina’ya uçmak üzere Larnaka Havalimanı’ndayken yaşadığı gözaltı sürecini de paylaştı. Çektiği videoda, kalkıştan önce Kıbrıslı yetkililer tarafından sorguya alındığını anlattı. 

Olayı “münferit değil, doğrudan araştırmasıyla ilgili bir baskı” olarak nitelendiren Lascaris, polislerin bunu kendisine açıkça söylediğini belirtti.

“Pasaport kontrolündeki görevli bilgisayarda bir uyarı görünce beni kenara aldı. Hemen ardından arka bir odaya götürüldüm ve Larnaka polisinin ‘suç birimi memurları’nın beni sorgulamak için yolda olduğu söylendi.” dedi.

Memurlar geldiğinde sorgulamanın nedenini sorduğunu, kendisine Larnaka’daki bir sinagog ve ona bağlı tesisler olarak Shabbad’dan yapılan bir şikâyetin gerekçe gösterildiğini aktardı. Lascaris, şikâyetin kaynağının bir gün önce sinagogu dışarıdan görüntülemesi olduğunu ifade etti.

“Orada İsraillilerin yoğun olarak toplandığı topluluk tesisleri olduğunu duymuştum. Kaç kişi var, ne yapıyorlar, ortam nasıl, bunları gözlemlemek istedim. Üstelik bunu yalnızca kamusal bir caddeden, dışarıdan görüntü alarak yaptım. Buna rağmen güvenlik görevlisi gelip ‘Burada çekim yapamazsın, videoyu sil!’ dedi. Ben de işimin bittiğini söyleyip uzaklaştım.” ifadelerini kullandı.

Öncesinde yerel bir kadın aktivistle konuştuğunu, kadının bir kahve içmek için Secret Forest'a girmeye çalıştığında kendisine “Yahudi olmadığın için içeri giremezsin” denildiğini ve kadından binayı terk etmesini istediklerini de aktardı.

Lascaris, Larnaka’daki polislerin kendisine fişlendiğini açıkça hissettirdiğini, bu yüzden gözaltına alındığını söyledi. Avukat olduğunu ve basın kartını göstermesine rağmen uçağını kaçırdığını, biletinin de iade edilmediğini anlattı.

Bu tür baskıların ilk kez yaşanmadığını vurgulayan gazeteci, kısa süre önce Ürdün’de de benzer bir gözaltı yaşadığını belirterek sözlerini sürdürdü.

Lascaris, güney Kıbrıs’ta sahada gördüklerini ise şöyle anlattı: “Bildiğimizden çok daha fazla mülkün satın alındığını ve bu işlemlerin etrafındaki gizlilik nedeniyle halkın bunları öğrenmesinin son derece zor olduğunu düşünüyorum.”

Lascaris’e göre bu plan yeni değil. “Erken dönem Siyonistler Kıbrıs’ı da kapsayan geniş bir bölge istiyordu. Bugün de Suriye’de su kaynaklarını, stratejik dağları kontrol ediyorlar. Aynı şey Lübnan’da da oluyor. Kıbrıs bu zincirin yeni halkası olabilir.” iddiasında bulundu.

Kıbrıs'ta yabancı bir devlet ifade özgürlüğünü sansürletiyor

Gazeteci, İsrail Diaspora İşleri Bakanının, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı ile Adalet ve Kamu Düzeni Bakanı’na bir elektronik mesaj gönderdiğini hatırlattı. Bu yazışmanın hemen ardından, 11 Eylül 2025’te Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı belediyelere bir genelge göndererek “tüm sözde antisemitik grafitilerin temizlenmesini” emretti. 

İngiltere’de olduğu gibi, güney Kıbrıs’ta da “Free Palestine” sloganı ya da Filistin bayrağının grafiti hali Siyonist gruplar tarafından “antisemitik” olarak sınıflandırılıyor. Bu nedenle, halihazırda yetersiz bütçeyle çalışan belediyelerin temizlik ekiplerinin, Filistin bayraklarını ve “Free Palestine” yazılarını silmek için görevlendirildiğini aktardı.

Lascaris, bu tabloyu güney Kıbrıs’ın egemenliği açısından son derece sorunlu buldu: “Yabancı bir devlet, Kıbrıs’ın sokaklarında vicdanın ifadesini yasaklaması için hükümetinize talimat verebiliyor.” dedi.

Güney Kıbrıs’ta sözde antisemitik grafitiler duvarlardan temizlenirken bir İsrailli tarafından tahrip edilen Filistin yanlısı grafiti için güney Kıbrıs makamları hiçbir şey yapmadı

Kıbrıs ziyaretinde ‘Genocide Free Cyprus’ hareketinden genç bir aktivisle buluştuğunu aktaran Lascaris, Larnaka’daki bir duvar üzerine yapılan küçük bir Filistinli kız çiziminin bir İsrailli tarafından tahrip edilip sosyal medyada paylaşıldığını anlattı. Lascaris’e göre saldırganın kimliği biliniyor olmasına rağmen, Kıbrıs makamları hiçbir işlem yapmadı ve kişi ülkeden elini kolunu sallayarak ayrıldı.

Gazeteci, bu örneğin tehlikeli bir çifte standarda işaret ettiğini söyledi. “Kıbrıslıların ifade özgürlüğü kısıtlanıyor; ama İsrailliler gelip vandalizm yapabiliyor, nefret suçu işliyor ve cezasız kalıyorlar.” dedi.

Lascaris, Kıbrıs halkına ve programı izleyenlere seslenerek adanın giderek artan bir şekilde İsrail’in Siyonist hedefleri doğrultusunda kullanılmaya çalışıldığını söyledi ve bu sürecin nereye evrileceği konusunda toplumun çok dikkatli olması gerektiğini vurguladı. “Durum çok daha kötü bir hal alabilir” diyerek ciddi bir uyarıda bulundu.

“İsrail Barış Gücü Kıbrıs’a Gönderilsin” başlıklı ‘makale’ye atıf yaptı

Lascaris özellikle, Amerikan ulusal güvenlik çevrelerinde çok okunan National Security Journal adlı yayında kasm ayı başı yayımlanan bir makaleye dikkat çekti. Makalenin tartışmalı yazarının Michael Rubin olduğunu belirterek, makalenin “İsrail Barış Gücü Kıbrıs’a Gönderilsin” başlığını taşıdığına dikkat çekti.

Bu öneriyi “gülünç” olarak nitelendiren Lascaris, şöyle konuştu: “'İsrailli barış gücü' diye bir şey olduğu fikri başlı başına gülünç. Bu, tıpkı bir anka kuşu gibi, mitolojik bir yaratık, gerçek dünyada böyle bir şey yok. İsrail üniforması giyen biri sadece tek bir amaçla görev yapar: Bölge halklarına karşı saldırı ve tahakküm."

Peki böyle bir öneri neden ortaya atılıyor? Lascaris’e göre amaç, Türkiye’ye ABD ve İsrail’in bölgesel planlarına her zaman tam uyum göstermemesinin bedelini ödetmek.

Bu nedenle İsrail askerlerinin güney Kıbrıs’a gönderilmesi fikrinin ciddiye alınması gerektiğini söyleyen Lascaris, bu adımın Türk tarafını kışkırtmaya yönelik olacağını belirtti. Türkiye’nin kuzeydeki varlığının bir ‘işgal’ olduğunu iddia eden Lascaris, bunun yasa dışı olduğunu ileri sürdü ancak İsrail’in bu durumu Kıbrıs’a dostluk göstergesi gibi sunmaya çalıştığını savundu. Kıbrıslıları, ‘Sizi kendi amaçları için kullanacaklar.’ diye uyardı.

“İsrailliler ne Kıbrıs’ın ne de Yunanistan’ın egemenliği için ayağa kalkmaz. Sizi yalnızca kendi karanlık hedefleri için kullanırlar”

Lascaris, benzer söylemlerin Yunanistan’da da yayıldığını belirterek, “’Türk saldırganlığı’na karşı İsrail ile ittifak kurulması gerektiği” yönündeki savları “delilik” olarak tanımladı. “İsrailliler ne Kıbrıs’ın ne de Yunanistan’ın egemenliği için ayağa kalkmaz. Sizi yalnızca kendi karanlık hedefleri için kullanırlar.”

Ekran görüntüsü: Reason 2 Resist with Dimitri Lascaris

Dimitri Lascaris, ağustos ayının sonunda kendi YouTube kanalında Kıbrıslı Rum siyasi analist Elina Xenophontos ile kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirmişti.

Xenophontos programda, adaya yönelik İsrail akınına ilişkin dikkat çekici bilgiler paylaşmıştı.

Xenophontos’a göre, özellikle adanın güneyine kaç İsraillinin geldiğine dair kesin rakamlar artık bilinmiyor, çünkü yetkililer 2023 Ekim’inden sonra sayımı neredeyse tamamen durdurdu.

Kıbrıslı Rum siyasi analist Elina Xenophontos: Güneyde kaç İsrailli olduğu kasıtlı olarak gizleniyor

7 Ekim saldırılarının ardından kasım ayına kadar en az 10.000 İsraillinin Kıbrıs’a giriş yaptığına dair kayıtların bulunduğunu belirten Xenophontos, bu tarihten itibaren sayıların kasıtlı olarak belirsizleştirildiğini ileri sürdü. Analiste göre bunun nedeni açık: “Kıbrıs halkı olup bitenin bir kısmının farkında ve kitlesel panik oluşması istenmiyor.”

Ancak mesele yalnızca nüfus bilgilerinin gizlenmesiyle sınırlı değil. Xenophontos, İsraillilerin Larnaka ve Limasol’da geniş alanlar satın alarak bu bölgeleri hızla dönüştürdüğünü anlatıyor.

“Larnaka’da ‘eski şehir’ bölgesinde çok sayıda dükkan Yahudiler tarafından hızla satın alındı; bölgede Yahudilere özel okullar, sadece Yahudilere özel cafeler var"

Bu dönüşümün somut bir örneği Larnaka’da görülüyor. Xenophontos’un aktardığına göre, Larnaka’da yalnızca Yahudilere özel okullar, sadece Yahudilere özel cafeler kurulmuş durumda. Ayrıca Larnaka’nın “eski şehir” olarak bilinen merkez bölgesinde çok sayıda dükkânın hızla satın alındığını ifade ediyor. Bu alımların sonucu olarak, söz konusu bölgede güvenlik gerekçesiyle kapalı, korunan bir alan oluşturulmuş durumda. Bu ise yerel dükkân sahipleri için ciddi mağduriyet yaratıyor; zira müşteriler artık bu bölgeye erişemiyor. Bu nedenle pek çok bağımsız esnafın dükkânını satmak zorunda kaldığı belirtiliyor.

Xenophontos süreci şöyle özetliyor: “İsrailliler ağırlıklı olarak dükkân, emlak, konut, bina ve okul satın alarak büyük topluluklar kuruyor. Bu sadece münferit bir yatırım hareketi değil; adanın dokusunu değiştiren toplu ve sistematik bir yerleşim süreci.”

Güney Kıbrıs’a ani bir şekilde İsrail'den hava savunma sistemleri konuşlandırılması neyin habercisi?

Xenophontos’a göre, son iki yıldır Kıbrıs’a İsrail tarafından hava savunma sistemleri verildiğine dair haberler çıkıyor ve bu bilgiler kısa süre önce resmen doğrulandı. Xenophontos, bu gelişmeyi ilk kez 2024’ün başlarında fark ettiğinde ciddi şekilde endişelendiğini söylüyor; çünkü Kıbrıs’a bir anda İsrail yapımı hava savunma sistemlerinin getirilmesi, akla doğal olarak şu soruları getiriyordu: “Kıbrıs tam olarak neyi savunmaya hazırlanıyordu? Kime karşı bir savunma hattı kuruluyordu?”

Adadaki mevcut durum uluslararası literatürde “dondurulmuş çatışma” olarak tanımlanıyordu. Yani görece sakin bir atmosfer, yıllardır değişmeyen bir statüko söz konusuydu. Bu nedenle, hiçbir sıcak çatışma olmadığı halde güney Kıbrıs’a ani bir şekilde hava savunma sistemleri konuşlandırılması, Xenophontos’a göre ortada başka bir ajandanın işlediğini gösteriyordu.

Bu ajanda, onun yorumuyla, oldukça netti: “Türkiye’yi bölgeden geriletmek ve Kıbrıs üzerinden Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki etkisini sınırlamak.”

İsrail, bölgede baskın güç olmak istiyor ve bu hedef, “Büyük İsrail” doktrininin modern yansımalarından biri. Amaç, mümkün olduğunca geniş bir coğrafi alanı siyasi, askeri ve ekonomik olarak kontrol etmek. Xenophontos, bu yaklaşımın klasik bir sömürgeci stratejinin bire bir tekrarı olduğunu vurguluyor.

“Kıbrıs, bir sonraki gerilim bölgesi değil; doğrudan çatışmanın merkezine oturtulmak istenen ülkenin bizzat kendisidir"

İsrail’in Suriye’deki varlığını ve Lübnan’da beş kritik bölgeyi işgal etmiş durumda olduğunu anımsatarak, “Kıbrıs, bir sonraki gerilim bölgesi değil; doğrudan çatışmanın merkezine oturtulmak istenen ülkenin bizzat kendisidir.” dedi.

Bunun temel nedeni, analistin anlatımına göre, Türkiye’nin bölgenin en güçlü ordularından birine sahip olması. Her ne kadar İsrail’in arkasında ABD gibi küresel güçler bulunsa da, İsrail ile Türkiye arasında çıkabilecek bir gerginlikte Kıbrıslıların bir tür tampon, hatta yem olarak kullanılma ihtimali büyük.

Xenophontos, böyle bir senaryonun Kıbrıs’ı istikrarsızlığa sürükleyeceğini, adayı ağır biçimde sarsacağını ve toplum içinde yıllardır zor sağlanan dengeleri bir kez daha paramparça edeceğini belirtti.

"İki toplumun birleşmesini savunurken en işgalci devlete yakınlaşmak, uluslararası alanda iddianızı zayıflatır ve argümanınızı lekeler"

Elina Xenophontos, programın sonunda Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı Nikos Hristoludis'e ve “İsrail’i tercih ederim” diyen herhangi bir Kıbrıslıya cevaben şu iddialarda bulundu:

“Kıbrıs’ın İsrail ile kuracağı her türden ittifak, topraklarının 'işgali' konusunda uluslararası topluma seslenmeye çalışan bir ülke için temelden sorunludur. Eğer bir yandan ‘tek devlet çözümü’ istiyoruz, ‘iki toplumun birleşmesini’ savunuyoruz diyorsanız; öte yandan da dünyadaki en zorbaca, en işgalci, en soykırımcı devlete yakınlaşırsanız, bu durum uluslararası toplum nezdinde sizin iddianızı zayıflatır, argümanınızı lekeler. Kendi toprağınızdaki ‘işgal’ için adalet talep ederken güvenilirliğinizi yok eder. Bunu özellikle vurgulamak istedim çünkü Kıbrıs toplumunda bazı kesimler bunu unutuyor gibi görünüyor.”

Kaynaklar: Unfiltered With S.A.M. YouTube programıReason 2 Resist with Dimitri Lascaris

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın