Yazılar

Kötülük

Alman faşizminin Yahudileri toplama kamplarına göndermeden önce zengin ve tanınmış Yahudilerle para ve mülk karşılığında sözleştiğini ve Yahudi milliyetçisi cemiyetlerle iş birliği yaparak varlıklı Yahudileri göç ettirttiğini duymuşsunuzdur. Toplama kamplarına tıkılan ve gaz odalarında öldürülen Yahudiler göç etmeye parası olmayan, yoksul Yahudilerdir. Üstelik gaz odalarında kullanılan Zyklon B zehrini üreten ve Nazilere satan IG Farben adındaki şirketin ortakları arasında da Yahudiler vardır.

Alman işgali altındaki Avusturya’da Yahudileri göçe zorlamak için uygulanan strateji ise ‘takdire şayan’dır. Milliyetçi Yahudi cemiyetleri faşist Alman yetkilileri ile anlaşarak, göçmek için masrafları karşılayacak gücü olmayan Yahudilere faizli fon sağlamıştır. Kurulan tezgâhla, 1 doların o zamanki piyasa değeri 4.20 mark iken Yahudilere dolar 10-20 marktan satılmıştır. Siyonist Yahudi örgütleri Yahudilerin Avusturya’yı terk etmesini sağlarken kendi tebaası üzerinden bir de para kazanmıştır. Almanlar da işgal ettikleri Avusturya’daki Yahudilerden bu yolla ‘kurtulmuş’tur…

Savaş ortamı küçümsenmeyecek boyutta ve çoğu kez yasa dışı ticari bir potansiyel yaratır. 1938’lerin Alman işgali altındaki Avusturya’sından 1950’lerin Kıbrıs’ına geldiğimizde de benzeri bir ticaret anlayışına tanık oluruz. EOKA saldırıları nedeniyle Kıbrıslı Türklere sadece ve sadece Türk malı satın almaları öğütlenir. Rum malı almak yasaklanır; satın alan ya dövülür ya da tehdit edilir. Kurulan çarşıda, Türk’ten Türk’e satışla zenginleşen Kıbrıslı Türklerin yanında daha pahalıya ‘Türk’ malı alarak yoksullaşanlar da gene Kıbrıslı Türklerdir. Şaşılasıdır ki bu malların çoğu gizlice Rum tüccarlardan alınıp ve yüksek fiyattan Türklere satılmıştır.

Kendi tüccarından mal alması emredilen toplumun ileri gelenlerine 1974’ten sonra en iyi konumdaki Rum malları hibe edilir. O zamanlarda Kıbrıs Türk iktidarına en yakın olanların bugün, Girne’nin denize bakan çıkmaz sokaklarında, denize sıfır evlerde yaşıyor olması bir tesadüf müdür? Sanayi bölgelerindeki yatırım arazileri de hiçbir zaman yoksul milliyetçilerin olmamıştır hakeza.

Ve ne gariptir ki Rumlar Türkiye’nin garantörlüğünü kesinkes reddederken Kuzey Kıbrıs’taki Rum mülklerinin Türkiye Cumhuriyeti tarafından tazmin edilip, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin malı olmasına itiraz etmezler.

Ticaretin kaypak zemini en büyük ‘düşman’ları bir araya getirir ve zenginle güçlüyü kayıracak koşullar yaratır.

Bazı milliyetçi zenginlerin çıkarlarına aykırı konuşan herkesi neden kolaylıkla ‘vatan hainliği’ ile damgaladıkları anlaşılırdır. Yoksulların milliyetçiliği ise düşündürücüdür.

‘Kötülüklerin çoğu hiçbir zaman iyilik ve kötülük hakkında kafa yormamış insanların işidir’ diyen Yahudi düşünür Hannah Arendt, kötülüğün pek çok şey üzerinde düşünmeyen insanların verilen emirlere uyması kadar basit ve banal bir nedenden kaynaklanabileceğini ileri sürer. Kötülük oldukça ‘sıradan’ nedenlerden kaynaklanabilir. Bir terfi ya da gündelik yaşamı devam ettirebilmek adına farkında olmadan büyük bir kötülüğün parçasına dönüşebilir insan. Üstlerinin emirlerine uymak, ‘insan vicdanının normal bir şekilde işleyişini altüst edebilir’ ve emir demiri kesebilir.

Hitler’in ‘Alman halkının kader savaşı’ olarak lanse ettiği savaşa halkın balıklama dalması ve ‘kader’in başlattığı bu savaşın ya kazananı ya da kaybedeni olacağına inandırılarak, ‘Führer’lerinin peşinden gitmesi başka nasıl açıklanabilir?

Gitgide yoksullaşan bir halk aşırı milliyetçiliğin çıkarlarından bağımsız olarak kendi çıkarlarının nerede olduğunu hesaba katmazsa şayet, ‘kötülüğün sıradanlığı’nda yok oluşunu hazırlayabilir.

Ne bir mal ya da mülk, ne bir statü; ne de bir maaş bir toplumun yok olması karşısında vazgeçilemezdir. Toplumları ayakta tutan, kendilerinden sonra gelecekleri korumak üzere doğru kararı verebilme yetenekleridir. Yeni nesillere bırakılacak mallar satılıp harcandığında bir sonrakine ne kalacağını dikkatlice düşünmeleridir. Yeni kuşağın doğduğu topraklardan göçüp Ada’yı terk etmeyeceği şartları oluşturmalarıdır.

Kötülüğün sıradanlığına yenik düşmemek için bol bol düşünmeli bu aralar…

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın