Basın özgürlüğüne yönelik tehditlerin sistematik biçimde arttığı bir dönemde, gazeteciler Mert Özdağ ve Ertuğrul Senova ölüm tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Tehdit mesajı, 1970’lerin şiddet ve kaos ortamında adı geçen “Türk İntikam Tugayı” imzasıyla gönderildi.
Basın Emekçileri Sendikası (Basın-Sen), yaşanan olaya sert tepki göstererek, bu tür tehditlerin sıradanlaştırılmasına tolerans gösterilmeyeceğini vurguladı. Sendikadan yapılan açıklamada, gazetecilere yönelik saldırıların “alışılmış” hale getirilmeye çalışıldığı, bu pervasızlığın kaynağının derhal soruşturulması gerektiği belirtildi.
“Yetkililer derhal harekete geçmeli”
Basın-Sen açıklamasında, “Yetkili merciler derhal harekete geçmeli; tehdidin kaynağı tespit edilmeli, failler adalet önüne çıkarılmalı ve tehdit altındaki meslektaşlarımızın güvenliği için gerekli tüm önlemler gecikmeksizin alınmalıdır.” ifadeleri yer aldı.
Sendika, kamuoyuna doğru bilgi ulaştırmayı hedefleyen gazetecilere yönelik tehdit, hakaret ve siyasi baskılara hiçbir şekilde tolerans gösterilmeyeceğini vurguladı.. Hak ve özgürlüklerin korunması için hem yasal hem de mesleki düzlemde tüm girişimlerin kararlılıkla sürdürüleceği kaydedildi.
“Meslektaşlarımız yalnız değildir”
Açıklamanın sonunda, “Meslektaşlarımız Mert Özdağ ve Ertuğrul Senova yalnız değildir” denilerek, dayanışma mesajı verildi.
"Basın özgürlüğüne yönelik tehditlerin sistematik biçimde artış gösterdiği bir dönemde, bu kez meslektaşlarımız Mert Özdağ ve Ertuğrul Senova ölüm tehdidine maruz kalmıştır. Söz konusu tehdit, 1970’lerin şiddet ve kaos ortamından bilinen “Türk İntikam Tugayı” imzasıyla gerçekleştirilmiştir.
Gazetecilere yönelik ölüm tehditlerinin giderek sıradanlaştırılması, bu tür fiillerin neredeyse rutin ve “alışılmış” hale gelmesi kabul edilemezdir. Bu pervasızlığın kaynağı derhal soruşturulmalıdır.
Basın Emekçileri Sendikası olarak çağrımız nettir: Yetkili merciler derhal harekete geçmeli; tehdidin kaynağı tespit edilmeli, failler adalet önüne çıkarılmalı ve tehdit altındaki meslektaşlarımızın güvenliği için gerekli tüm önlemler gecikmeksizin alınmalıdır.
Tek amacı kamuoyuna doğru bilgiyi ulaştırmak olan basın emekçilerine yönelik tehdit, hakaret ve siyasi baskılara hiçbir şekilde tolerans gösterilmeyeceğini bir kez daha vurguluyoruz. Hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla, hem yasal hem de mesleki zeminde tüm girişimler kararlılıkla sürdürülecektir.
Meslektaşlarımız Mert Özdağ ve Ertuğrul Senova yalnız değildir.
Basın Emekçileri Sendikası"
Gölgede kalan bir örgüt: “Türk İntikam Tugayı” (TİT) hakkında
Türk İntikam Tugayı (TİT), Türkiye’de sağcı ve aşırı milliyetçi bir yeraltı örgütü olarak biliniyor. Ancak TİT’in bağımsız bir örgüt mü, yoksa “derin devlet” ile organik bağları olan bir gölge yapı mı olduğu bugüne dek resmen kanıtlanmadı.
1970’lerde sahneye çıkışı
1970’lerde yayımladığı bildirilerle adı duyulan örgüt, sağ-sol çatışmalarının en yoğun olduğu dönemde solcu ve devrimci kişileri hedef aldı. Suikastlar, bombalı saldırılar ve tehditlerle kendini “komünizmle mücadele eden” bir örgüt olarak tanıttı. Özellikle 1978-1980 arasında akademisyenlerden öğrencilere kadar çok sayıda sol görüşlü kişi, TİT imzalı tehditlere ve saldırılara maruz kaldı.
Bombalı saldırılar ve tehdit mektupları
Örgüt, öğrenci derneklerine, sendikalara ve sol grupların toplanma yerlerine yönelik bombalı saldırılar düzenledi. Bunun yanında çok sayıda kişiye tehdit mektupları göndererek korku yaymayı amaçladı. Ancak bu dönemde açılan soruşturmaların büyük bölümü takipsizlikle sonuçlandı.
12 Eylül sonrasında belirsizlik
1980 askeri darbesinin ardından TİT’in eylemleri büyük ölçüde sona erdi. Bu durum, darbe öncesi istikrarsızlık görüntüsünü pekiştiren örgütün “yarı-resmi” bir koruma altında olabileceği yönündeki iddiaları güçlendirdi.
1990’lar: Kutlu Adalı suikasti ve Akın Birdal'a suikast girişimi
TİT ismi, 1980 sonrası dönemde de zaman zaman ortaya çıktı. 6 Temmuz 1996'da Kıbrıslı gazeteci ve yazar Kutlu Adalı, 61 yaşında iken suikasta uğrarak hayatını kaybetti. Manastır baskınında Sivil Savunma Teşkilatı’na ait araçların kullanıldığını yazan Adalı’nın cinayeti aydınlatılamayınca eşi İlkay Adalı AİHM’e başvurdu, mahkemede örgütün “Türk İntikam Tugayı” veya “Bozkurtlar” ile bağlantılı olabileceğine dair iddialar gündeme geldi ancak Türkiye bu suçlamaları reddetti. AİHM ise 31 Mart 2005’te cinayetin yeterince soruşturulmadığı gerekçesiyle Türkiye’yi mahkûm ederek 95 bin euro tazminata hükmetti.
12 Mayıs 1998’de İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal’a yönelik suikast girişiminde fail olarak yakalanan kişilerin TİT bağlantısı gündeme geldi. Silahlı saldırganlar Kerem Deretarla ve Bahri Eken’in TİT üyesi olduğu öne sürüldü. Saldırıyı uzman çavuş Cengiz Ersever ve Semih Tufan Gülaltay’ın organize ettiği iddia edildi. Akın Birdal, saldırıdan yaralı olarak kurtuldu.
2006’da Danıştay İkinci Dairesi’ne düzenlenen saldırıda da örgütün adı geçti.
'Paravan' iddialarıyla netleşmeyen yapı
Bugüne kadar açılan davalar, TİT’e dair net bir örgüt yapısını ortaya koyamadı. Çoğu zaman iz bırakmaması, doğrudan üyelerinin bulunamaması, TİT’in aslında sağcı grupların yürüttüğü suikast ve tehditlerde bir “paravan” ya da “çatı adı” olarak kullanıldığı yorumlarını güçlendirdi.
Ekran görüntüsü: Yenidüzen
Yorumunuz