Sidney’de pazar günü Yahudi bayramı Hanuka kutlamaları sırasında düzenlenen ve 15 kişinin hayatını kaybettiği silahlı saldırının ardından Avustralya polisi, olayın “İslam Devleti’nden (IŞİD) esinlenmiş” bir terör eylemi olabileceği ihtimali üzerinde yoğunlaşıyor. Güvenlik kaynakları, saldırının Yahudi toplumunu doğrudan hedef aldığını ve elde edilen ilk bulguların ideolojik saiklere işaret ettiğini belirtiyor.
Polis, saldırıdan sorumlu tutulan baba-oğul Sajid ve Naveed Akram’a ait araçta cihatçı örgütle bağlantılı bayraklar ile çeşitli materyaller ele geçirdi. Ayrıca saldırının gerçekleştiği bölgede ve şüphelilerin konakladığı adreslerde ruhsatlı tüfekler ile el yapımı patlayıcı düzeneklerine ulaşıldığı açıklandı. Avustralya Federal Polisi Komiseri Krissy Barrett, salı günü yaptığı açıklamada, “İlk bulgular bunun IŞİD’den ilham alan bir terör saldırısı olduğunu gösteriyor. Bu aşamada saldırıya başka kişilerin karıştığına dair somut bir kanıt yok, ancak soruşturma ilerledikçe bu değerlendirme değişebilir” ifadelerini kullandı.
İki saldırgan kasım ayında IŞİD’le bağlantılı silahlı grupların halen aktif olduğu Filipinler’e seyahat etti
Soruşturmanın en dikkat çekici başlıklarından biri, iki saldırganın kasım ayında Filipinler’e yaptığı seyahat oldu. Polis, baba ve oğlun Filipinler'in Mindanao adasına bağlı Davao bölgesine gittiklerini doğruladı. Bu bölge, IŞİD’le bağlantılı silahlı grupların hâlâ aktif olduğu alanlar arasında yer alıyor. Yeni Güney Galler Polis Komiseri Mal Lanyon, seyahatin amacının henüz netleşmediğini belirterek, “Bu ziyaret soruşturmanın önemli bir parçası” dedi. Filipinler Göçmenlik Dairesi de iki kişinin 1 Kasım’da ülkeye birlikte giriş yaptığını, 28 Kasım’da ayrıldıklarını doğruladı. Baba Hindistan pasaportu, oğul ise Avustralya pasaportu taşıyordu.
Polis kayıtlarına göre saldırı sırasında öldürülen baba Sajid Akram, 1998 yılında öğrenci vizesiyle Avustralya’ya geldi, 2001 yılında “Avustralya vatandaşının eşi” vizesi aldı ve daha sonra uzun süreli oturma iznine sahip oldu. Oğlu Naveed Akram ise Avustralya’da doğdu. Aile, Sidney’in güneybatısında, Bondi Plajı’na yaklaşık 50 kilometre mesafedeki Bonnyrigg banliyösünde yaşıyordu. Olayın ardından ağır silahlı polis ekipleri, ailenin evine ve saldırıdan önceki gece kaldıkları Campsie’deki bir Airbnb konutuna baskın düzenledi. Komşular, Avustralya medyasına yaptıkları açıklamalarda aileyi “normal” olarak tanımladı.
Saldırıdan önce baba ve oğlun, akrabalarına hafta sonu balık tutmak için küçük bir sahil kasabasına gideceklerini söyledikleri ortaya çıktı. Naveed Akram’ın annesi Verena, The Sydney Morning Herald’a verdiği röportajda oğlunun saldırı günü kendisini arayarak yüzmeye gittiğini, yemek yedikten sonra evde kalacaklarını söylediğini aktardı. Anne, olaydan sonra bile oğlunun şiddet veya aşırılıkçı faaliyetlere karışmış olabileceğine inanmakta zorlandığını belirterek, “Silahı yoktu. Dışarı bile çıkmazdı. İçki içmez, sigara içmezdi.” dedi. Eski sınıf arkadaşları da Daily Mail’e yaptıkları açıklamalarda onu içine kapanık, nazik ve kibar biri olarak tanımladı.
Ancak güvenlik birimlerinin kayıtları, farklı bir tabloya işaret ediyor. Naveed Akram’ın 2019 yılında, daha sonra hapse giren bazı kişilerle bağlantıları nedeniyle istihbarat servislerinin radarına girdiği belirtildi. Kamu yayıncısı ABC’ye göre Akram, kendisini IŞİD’in Avustralya “komutanı” ilan eden ve terör saldırıları planlamaktan yedi yıl hapis cezası alan Isaac El-Matari ile temas halindeydi. Ayrıca, Bankstown banliyösündeki Al-Madina Dawah Merkezi’ne devam ettiği, burada vaiz Wissam Haddad’ın şiddet içeren Yahudi karşıtı vaazlarını dinlediği iddia edildi. Federal Mahkeme, Haddad’ın ırk ayrımcılığı yasalarını ihlal ettiğine hükmetmişti; ancak kendisi terörle bağlantılı bir suçtan yargılanmadı.
Avustralya istihbarat teşkilatı ASIO'nun (Australian Security Intelligence Organisation) 2019’da Naveed Akram hakkında başlattığı soruşturma, altı ay sonra “sürekli bir tehdit oluşturmadığı” değerlendirmesiyle kapatıldı. Eski bir ordu subayı ve terörizm uzmanı Rodger Shanahan, “O zamanlar makul bir karar gibi görünüyordu. Ama bu altı yıl önceydi. İnsanlar değişir; asıl soru, o zamandan sonra neler olduğudur.” dedi.
Özenle planlanmış bir saldırı
Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nden John Coyne ise, babanın silahlara erişimi olmasına rağmen daha önce saldırı girişiminde bulunmadığını, buna karşılık oğulda radikalleşme ve IŞİD bağlantılarına dair işaretler bulunduğunu vurgulayarak, “Bu kadar uzun bir gecikme alışılmadık” değerlendirmesinde bulundu. Coyne’a göre saldırının tüm unsurları, eylemin rastlantısal olmadığını gösteriyor. “Yer ve zaman seçimi, el yapımı patlayıcıların hazırlanması, silahların temini… Bunların tamamı özenle planlanmış bir saldırıya işaret ediyor” dedi. Saldırı sırasında Naveed Akram’ın önce çevresindekilere uzaklaşmaları için işaret verdiği, ardından Hanuka kutlamasına katılan kalabalığa ateş etmeyi sürdürdüğü de tanık ifadelerine yansıdı.
Yetkililer, soruşturmanın çok yönlü biçimde sürdüğünü, özellikle Filipinler bağlantısı ve saldırganların son aylardaki temas ağlarının mercek altına alındığını belirtiyor. Avustralya kamuoyunda ise saldırı, istihbarat zaafları, radikalleşmenin erken işaretleri ve aşırıcılıkla mücadele politikaları üzerine geniş bir tartışmayı beraberinde getirmiş durumda.
Kaynak: Le Monde











Yorumunuz