İsrail’in devlet savunma-havacılık şirketi IAI’nın Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve 'İsrael Hayom' gazetesi analisti Shay Gal, “İsrail’in rolü ya da arzusu Kuzey Kıbrıs’ı özgürleştirmek değildir. Ancak bölgeden kaynaklanan tehdit kritik bir eşiğe ulaşırsa, İsrail’in stratejik tutumunu değiştirmesi gerekir. İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs ile koordinasyon içinde, adanın kuzeyini özgürleştirmeye yönelik bir acil durum operasyonu hazırlamalıdır.” diye yazdı.
Shay Gal, uluslararası güvenlik, kriz yönetimi ve stratejik iletişim alanlarında uzman bir danışman ve analisttir. 2023’ten bu yana, İsrail’in devlete ait önde gelen savunma ve havacılık şirketi Israel Aerospace Industries (IAI) bünyesinde Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır. Daha önce İsrail hükümetinde bakanlara danışmanlık yapmış, medya ve kamu diplomasisi alanında aktif roller üstlenmiştir. Ayrıca Times of Israel ve Israel Hayom gibi yayınlarda uluslararası politika ve jeopolitik konular üzerine analizler kaleme almaktadır.
İsrail’in Kıbrıs’ta Türkiye varlığını on yıllar boyunca, İsrail'den uzak bir Türk-Yunan meselesi olarak gördüğünü ifade eden Gal, “ancak Kuzey Kıbrıs’ın yalnızca Kıbrıslı Rumların sorunu değil, aynı zamanda İsrail’in de sorunudur. Pratikte Kuzey Kıbrıs, uluslararası bir sahipsiz bölge gibi işlev görerek, Türkiye’ye ve Hamas ile İran’ın Devrim Muhafızları gibi terör örgütlerine sınırsız operasyonel serbesti sağlamaktadır.” iddiasında bulundu.
"Türkiye'nin bölgedeki sinyal istihbaratı İsrail’in hem askeri hem de sivil iletişimini dinleyebilecek kapasiteye ulaşmıştır"
Shay Gal, “Bölge artık Türkiye ordusu için ileri bir üs konumuna gelmiş, sofistike silah sistemlerine, siber gözetleme ve sinyal istihbaratı (SIGINT, Signals Intelligence) altyapısına ev sahipliği yapar hale gelmiş ve İsrail’in hem askeri hem de sivil iletişimini dinleyebilecek kapasiteye ulaşmıştır. Bunun yanında Ankara tarafından desteklenen örtülü terörist yapılanmalar da bulunmaktadır. Sızdırılan istihbarat belgelerine göre, üst düzey Türk yetkililer Kuzey Kıbrıs’ı 'polis ya da yargı denetimi olmadan her şeyin yapılabileceği ideal bir yer' olarak tanımlamıştır.” savlarını öne sürdü.
Metinde ayrıca şu iddialar sıralandı:
“Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’taki İHA ve füze konuşlanması İsrail’e doğrudan tehdit oluşturuyor”
►“Türkiye, bölgesel gaz anlaşmazlıkları sırasında terk edilmiş bir havaalanından dönüştürülen Lefkoniko [Geçitkale] Havaalanı’ndan, ana karadaki üslerine kıyasla çok daha hızlı silahlı insansız hava aracı konuşlandırabiliyor. Mayıs 2021’den bu yana Türkiye, Geçitkale'ye resmi olarak silahlı Bayraktar TB2 insansız hava araçlarını konuşlandırdı ve Temmuz 2024’te düzenlenen bir askeri geçit töreninde daha gelişmiş Akıncı İHA’ları kamuoyuna gösterildi. Bu insansız hava araçları, İsrail’in gaz platformlarını, deniz unsurlarını ve stratejik hedeflerini hızla vurma kapasitesine sahiptir. Ayrıca 200 km’den fazla menzile sahip gelişmiş ATMACA gemisavar füzeleri de İsrail’in deniz varlıklarını, özellikle de kritik doğal gaz platformlarını doğrudan tehdit edebilmektedir. Üstelik, Türkiye’nin yeni Tayfun balistik füzesi, 560 kilometreye kadar olan hedefleri hassas biçimde vurma kapasitesine sahip. Batılı istihbarat kaynaklarına göre, Girne ve Mağusa’daki füze üsleri konuşlandırma için şimdiden hazır durumda. Bu da, Kudüs, Tel Aviv ve Hayfa Körfezi’ni vurabilecek kapasitesiyle Türkiye’nin İsrail’e yönelik ilk doğrudan balistik tehdidi anlamına geliyor.."
“NATO’nun 5. madde koruması Kuzey Kıbrıs söz konusu olduğunda neredeyse imkânsız”
►"Bu arada AB, Türkiye’nin AB topraklarını “işgal etmesine” rağmen Ankara ile güvenlik iş birliğini sürdürüyor. Bu ise AB’nin güvenilirliğini zedeleyen ve Yunanistan, Kıbrıs ile İsrail için de riskler oluşturan bir çelişki. Türkiye’nin “yasa dışı işgaller”, yaptırım ihlalleri ve aşırılık yanlısı gruplarla kurduğu bağlarla şekillenen saldırgan dış politikası, onu NATO müttefiklerinden ziyade 'haydut rejimler'le aynı çizgiye koyuyor. NATO’nun oybirliği şartı ve Türkiye’nin ittifak içindeki gergin ilişkileri göz önüne alındığında, 5. Madde koruması bağımsız çatışmalarda bile pek olası değil; Kuzey Kıbrıs söz konusu olduğunda ise – uluslararası olarak Kıbrıs toprağı olarak tanındığından – neredeyse imkânsız."
“’İşgal altındaki bölge’, terör finansmanı ve kara para aklamanın merkezi hâline gelmiş durumda (...) Gazze’de ele geçirilen belgeler, Hamas’ın Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta bir operasyonel hücre kurma planlarını ortaya çıkardı"
►"Ancak tehdit yalnızca askerî değil. Etkili uluslararası denetimden yoksun “işgal altındaki bölge”, terör finansmanı ve kara para aklamanın merkezi hâline gelmiş durumda; İran ve Türkiye kaynaklı yasa dışı fonlar paravan şirketler üzerinden Hamas ve diğer terör örgütlerini desteklemek için akıyor. 2021’deki “Guardian of the Walls” (Surların Muhafızı) ve 2023’teki “Iron Swords” (Demir Kılıçlar) operasyonları sırasında Gazze’de ele geçirilen belgeler, Hamas’ın Türkiye ve Kuzey Kıbrıs’ta bir operasyonel hücre kurma planlarını ortaya çıkardı; bu hücrenin görevi Avrupa’daki İsraillilere yönelik saldırılar düzenlemekti. Dahası, 2023’te bölgede açığa çıkarılan bir İran Devrim Muhafızları hücresi Avrupa’daki İsrail hedeflerine saldırı planlıyordu. Bu İran hücresi, Kuzey Kıbrıs’ın İsrail karşıtı operasyonlar için güvenli bir sığınak olduğunu gözler önüne seriyor.
Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs üzerindeki Türk kontrolü, Türkiye ve İran’a yaptırımları aşma ve İsrail’e yönelik stratejik tehditlerini tırmandırma imkânı sağlıyor. Ayrıca Kuzey Kıbrıs’taki otellerin, kumarhanelerin, üniversitelerin ve limanların Türk güvenlik güçleri ile organize suç ağları tarafından koordine edilen casusluk, şantaj ve istihbarat operasyonlarının gizli merkezleri hâline geldiği; uluslararası yetkilileri hedef alan ‘bal tuzağı’ operasyonlarının burada yürütüldüğü bildiriliyor."
“Tehdit kritik bir eşiğe ulaşırsa, Türk güçlerini çıkararak, uluslararası olarak tanınan Kıbrıs egemenliğini yeniden tesis etme üzere İsrail, Yunanistan ve [güney] Kıbrıs ile koordinasyon içinde, adanın kuzeyini özgürleştirmeye yönelik bir acil durum planı hazırlamalıdır”
►"İsrail’in rolü ya da arzusu Kuzey Kıbrıs’ı özgürleştirmek değildir. Ancak bölgeden kaynaklanan tehdit kritik bir eşiğe ulaşırsa, İsrail’in stratejik duruşunu değiştirmesi gerekir. İsrail, Yunanistan ve [güney] Kıbrıs ile koordinasyon içinde, adanın kuzeyini özgürleştirmeye yönelik bir acil durum planı hazırlamalıdır. Böyle bir operasyon, Türkiye’nin ana karadan takviye kabiliyetlerini etkisiz hale getirecek, Kuzey Kıbrıs’taki hava savunma sistemlerini ortadan kaldıracak, istihbarat ve komuta merkezlerini yok edecek ve nihayetinde Türk güçlerini çıkararak uluslararası olarak tanınan Kıbrıs egemenliğini yeniden tesis edecektir."
Hazırlıklı olmak üzere operasyonun adını bile koydu: “Poseidon’un gazabı”
►"Bu acil durum planı, denizler tanrısı Poseidon’dan esinlenerek “Poseidon’un Gazabı” adıyla anılabilir; bu isim, deniz hakimiyetini ve en kötü senaryonun yıkıcı sonuçlarını vurgular. Ayrıca, İsrail’in stratejik deniz varlıklarını korumaya ve bölgesel güvenlik için kritik önemdeki deniz yollarını açık tutmaya odaklandığını da gösterir. Bu plan bir ihtiyat planı olarak kalacaktır: İsrail çatışma arayışında değildir, ancak tamamen hazırlıklı olmalıdır. Daha önce son derece düşük ihtimal olarak görülen İsrail’in İran’ın nükleer altyapısına yönelik saldırısı, sonunda hayata geçirilmişti. Türkiye’nin şu anda Akdeniz kıyısında inşa etmekte olduğu sorunlu Akkuyu nükleer santrali ki Rusya, bariz riskler nedeniyle projeden hızla çekilmektedir; bu dersin içselleştirilmesi gerektiğini göstermektedir.”
Kaynak: Israel Hayom
Yorumunuz