Dünya

Nobel ödüllü iktisatçı Stiglitz: 'Trump Amerikan ekonomisini kendi ayağından vuruyor'

'Uzun vadede ortaya çıkacak yeni küresel ekonomide, ABD hegemonyasını kaybetmiş olacak. Dengesiz bir başkanın kaprislerine teslim olduğumuz ikinci yıla girerken gittiğimiz yön tam olarak bu.'

2001 Nobel Ekonomi Ödülü sahibi, Columbia Üniversitesi ekonomi profesörü Joseph Stiglitz, Fransız Le Monde gazetesi için kaleme aldığı kapsamlı makalede, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüyle birlikte izlenen politikaların ABD ekonomisini zayıflattığını ve savaş sonrası küreselleşme düzenini temelden sarstığını savundu. Stiglitz’e göre Trump’ın otoriter, göçmen karşıtı ve korumacı çizgisi yalnızca kısa vadeli dalgalanmalara yol açmakla kalmıyor; uzun vadede Amerikan ekonomisinin yapısal üstünlüklerini de aşındırıyor.

“Çoklu kriz” çağında yeni ve zehirli bir unsur

Stiglitz, son yıllarda dünyanın “çoklu kriz” kavramıyla tanımlanan bir döneme girdiğini hatırlatıyor. Savaşlar, pandemiler, finansal kırılganlıklar ve iklim felaketleriyle şekillenen bu tabloya 2025 itibarıyla yeni ve son derece “zehirli” bir unsurun eklendiğini vurguluyor: Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönüşü. Nobel ödüllü iktisatçıya göre Trump’ın düzensiz ve hukuka aykırı politikaları, II. Dünya Savaşı sonrasında inşa edilen küreselleşme mimarisini şimdiden altüst etmiş durumda.

Bu ortamda Amerikan ve dünya ekonomilerinin geleceğini öngörmenin her zamankinden daha zor olduğunu belirten Stiglitz, ABD ekonomisinin, Trump’ın kamuoyuna sunduğu iyimser tablodan çok uzak olduğunun altını çiziyor.

İstihdam durgun, belirsizlik yüksek

Stiglitz’e göre ABD’de istihdam artışı neredeyse durma noktasına gelmiş durumda. Bunun temel nedeni ise Trump yönetiminin yarattığı derin belirsizlik. Ekonomi politikalarının öngörülemezliği, hem yatırımcıların hem de tüketicilerin davranışlarını temkinli hale getiriyor ve ekonomik dinamizmi zayıflatıyor.

Göçmen karşıtı politikalar arzı vuruyor

Nobel ödüllü iktisatçı, arz cephesinde en yıkıcı politikanın göçmen işçilere yönelik saldırı olduğunu vurguluyor. Trump yönetiminin yürüttüğü kitlesel sınır dışı uygulamaları, yerli işgücünün zaten daraldığı bir dönemde ABD ekonomisinin en önemli ek emek kaynağını ortadan kaldırıyor. Tarım, inşaat, turizm ve bakım hizmetleri gibi sektörlerin göçmen emeğine bağımlı olduğunu hatırlatan Stiglitz, bu işçilerin aynı zamanda önemli bir talep kaynağı olduğuna dikkat çekiyor.

Bugün gelinen noktada, birçok Amerikalının, hatta ABD vatandaşı olan renkli Amerikalıların bile ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi (ICE) tarafından gözaltına alınma veya kötü muamele görme korkusuyla evlerinden çıkmaya çekindiğini belirten Stiglitz, bunun yalnızca insani değil, aynı zamanda ciddi bir ekonomik sorun olduğunun altını çiziyor.

Bütçe kesintileri ve gümrük vergileri ekonomiyi sıkıştırıyor

Trump’ın “körlemesine” uyguladığı bütçe kesintilerinin de ekonomi genelinde olumsuz etkiler yarattığını ifade eden Stiglitz, mali daralmaların çarpan etkisiyle daha geniş bir yavaşlamaya yol açtığını söylüyor. Yönetimin sert ve tutarsız yaklaşımı belirsizliği artırırken, şirketleri ve tüketicileri harcamalarını kısmaya itiyor.

Gümrük vergileri de Stiglitz’in eleştirilerinin merkezinde. Uygulanan ya da tehdit olarak kullanılan tarifelerin ekonomik arz üzerinde büyük bir şok yarattığını belirten iktisatçıya göre, bu politikalar üretim maliyetlerini ve tüketici fiyatlarını öngörülemez hale getirerek ciddi bir planlamayı imkânsız kılıyor.

“Amerikan ekonomisini kendi ayağından vuruyor”

Stiglitz, Trump politikalarının uzun vadeli etkilerinin çok daha tehlikeli olduğuna dikkat çekiyor. ABD’nin tarihsel karşılaştırmalı üstünlüğünün teknoloji ve özgür akademik ortamdan kaynaklandığını hatırlatan Nobel ödüllü ekonomist, araştırmaya yönelik baskılar ve üniversitelerin federal fonlarla tehdit edilmesini “Amerikan ekonomisini kendi ayağından vurmak” olarak nitelendiriyor.

“Şantaj rejimi” eleştirisi

Makalenin en sert bölümlerinden birinde Stiglitz, Trump yönetiminin ekonomi-politik yaklaşımını bir “şantaj rejimi” olarak tanımlıyor. Hukuk devleti ve güçlü kurumların “ulusların zenginliği”nin temelini oluşturduğunu anımsatan Stiglitz, Trump’ın bunun yerine devlet imkânlarını şirketlere gelecekteki kâr payları karşılığında sunduğunu savunuyor. Bu yaklaşımın, ABD’ye bağımlı olmanın risklerini fark eden ülkeleri yeni ticaret ortaklıkları aramaya ittiğini belirtiyor.

Borsa neden hâlâ yükseliyor: "Balon" 

Stiglitz, tüm bu olumsuz tabloya rağmen ABD ekonomisinin neden hâlâ “dayanıklı” göründüğünü de sorguluyor. Gayrisafi yurt içi hasılanın artmaya devam etmesi, borsanın rekorlar kırması ve enflasyonun beklenen ölçüde yükselmemesi, ona göre yanıltıcı bir tablo yaratıyor. Bu görünürdeki gücün, Alphabet, Amazon, Apple, Meta, Microsoft, Nvidia ve Tesla gibi birkaç teknoloji devinde yoğunlaşan bir balondan kaynaklandığını savunuyor.

Yapay zeka yatırımlarının ekonominin geri kalanındaki zayıflığı geçici olarak maskelediğini belirten Stiglitz, bu tür balonların er ya da geç patlayacağını ve ekonominin tek bir sektöre aşırı bağımlı olmasının çöküşü daha yıkıcı hale getireceğini ifade ediyor.

Yapay zeka ve eşitsizlik uyarısı

Stiglitz’e göre yapay zekanın başarısı bile yeni sorunların habercisi olabilir. Bu teknolojinin çok sayıda işçiyi devre dışı bırakma ve eşitsizlikleri derinleştirme riski taşıdığını belirten Nobel ödüllü iktisatçı, kamu sektöründe planlanan personel kesintileriyle birlikte düşünüldüğünde ABD ekonomisinin geleceğine dair ciddi soru işaretleri doğduğunu vurguluyor.

“Deli bir kralın kaprisleri” ve post-Amerikan dünya

Stiglitz, hangi ülkenin “deli bir kralın kaprislerine” [Fransızca: "Caprices d’un roi fou"] gönüllü olarak boyun eğeceğini sorguluyor. Örneğin, Avrupa’da, Donald Trump’ın kendi kendine zarar veren politikalarının bir başka sonucunun yeniden silahlanma yatırımlarının ekonomiye ivme kazandıracağını belirtiyor.

ABD’nin küresel ticarette artık eskisi kadar belirleyici olmadığını, dünya ihracatının yüzde 10’undan daha azını oluşturduğunu hatırlatan iktisatçı, Uzun vadede ortaya çıkacak yeni küresel ekonomide, ABD hegemonyasını kaybetmiş olacağını ve post-Amerikan bir dünya ekonomisine doğru gidildiğini kaydediyor. Bu süreçte bazı sektörler ve işçiler kaybederken, bazıları için yeni fırsatlar doğacağını ifade ediyor.

Gözler 2026 ara seçimlerinde

Stiglitz’e göre belirleyici eşik, Kasım 2026’da yapılacak ABD ara seçimleri olabilir. Seçimlerin özgür ve adil olmaması durumunda bunun karanlık bir dönüm noktası olacağını belirten Nobel ödüllü ekonomist, buna karşılık Trump’ın ekonomik yönetimine ve otoriter eğilimlere yönelik artan hoşnutsuzluğun Demokratların Kongre’de güç kazanmasına yol açması durumunda, bunun ters yönde bir kırılma yaratabileceğini savunuyor.

Sonuç olarak Stiglitz, ABD’nin ve dünyanın önünde en az iki yıl daha ekonomik belirsizlik ve yönetim zaaflarıyla dolu bir dönem bulunduğu uyarısında bulunuyor.

Kaynak: Le Monde

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın