Ülkemizin genç ve yaşça büyük birçok değerini kaybettiğimiz, özel hayatlarımızda da belki büyük kayıplar yaşadığımız 2023 geride kaldı.
Ne umutlarla girmiştik halbuki yeni yıla…
Şubat ayındaki depremlerde yüreklerimizde kocaman delikler açıldı…
Ülkemizin toplumlar arası ve uluslararası arenada takdirini kazanmış pek çok aydını son nefesini verdi…
Ailelerimizden sırayı bile dikkate almaya tenezzül etmeksizin kurban seçen 2023, öfkemizi en çok çeken kahrolası bir yıl olarak benliklerimize kazandı…
KKTC Devleti’nin istisnasız her kurumunda yolsuzluğun sıradanlaştırılmaya çalışıldığı 2023’de, siyasi çetelerle iş birliği içinde yasa dışılıkla ve sahtekârlıkla para ve varlık temin etmeyi alışkanlık haline getirmiş piyasa aktörlerinin sayısı daha da arttı…
Doymaksızın daha fazlasını kapmak için siyasi çete ile iş birliği yapanlar nasıl olsa rüşvetle soruşturulmayacaklarına, soruşturulurlarsa da yargılanmayacaklarına, yargılansalar da cezalandırılmayacaklarına olan inançlarını pekiştirdiler.
Utanmadan çalanlar, arsızca soyanlar, hukuksuzca mülklere çökenler cezalandırılmadılar. Suç işledikleri iddiasıyla dava açılan zenginlerin davalarında, tanıklar tek tek kaçırtılarak davalar bir bir düşünce varlıklılar cezasız kaldı.
Cezalandırılmadıkları için daha da sahtecilik yapacaklar 2024’te…
Biliyoruz, onlar utanmazdır. Peki kim daha suçlu şimdi? Utanmadan çalanlar mı? Utanmadan defalarca soyduğu ispatlanmış rezilleri utandırmayanlar mı? Daha büyük suçlu, pespayeleri utandırabilecekken utandırmayanlar değil mi? Haysiyetsize mi kızarsınız, onursuzu kurtarana mı? Hangisi daha rezildir? Kötü karakterleri suçlarından arındırmaya yardım ve yataklık edenler en kötü karakterde olanlar değil midir?
2023’de daha neler olmadı ki? Yasa dışı betçilerin sayısı azalmadı, yükseldi. Kayıt dışı para doldu taştı; aklanmadığı yer kalmadı!
Siyasi çetenin, kurduğu rüşvet tezgâhlarında alenen çaldıkları ifşa edildi. Başka ülkelerde yer yerinden oynayacakken bizden tık çıkmadı!
İçine çıyanı, yılanı, sıçanı ve akbabaları katarsak daha da kortucudur gerçekteki tablo…
Yıllardır biriken rezilliklerin üzerine gidilmediği için pislikten beslenmenin yolunu arayan siyasi çeteleri ve devlet kurumlarındaki iş birlikçi memurlarıyla düzen, her yanıyla yolsuzluğu meşrulaştırdı. O kadar ki hesabında çıkan paralar bunlarınkinin yanında hiç kalan Hüseyin Özgürgün bile döneyim artık diyor!
Yolsuzluğun her yerde cirit attığı ilk toplum biz değiliz. Ancak yolsuzluk, adaletsizlik ve cezasızlık, serbest rekabete aykırı adımlar, kara paraya nakittir diye atlayanlar karşısında susan tek toplum biz olabiliriz.
Bu nedenle açıktır ki dışarıdan baskı olmaksızın KKTC temizlenmeyecek. Türkiye gri listeye girdi; KKTC de vakit kaybetmeksizin gri listeye alınmalıdır.
Bizi bizden koruyacak yoğun bir dış baskı kurulmazsa, Kıbrıs’ın kuzeyi kara para pastasından kapmak isteyenlerin işleyeceği pek çok yeni cinayetle, yolsuzlukla adaletsizlik içinde daha da kararmaya mahkûmdur.
Bizim gibilerin şu an için yapabileceği, olanı biteni duyurmak, yeni nesle ulaşmak ve dosyalamaktan ibaret; kuşkusuz bu da önemsiz değildir.
Daha büyük toplumsal mücadelelerin güç kazandığı bir Kuzey Kıbrıs, bu şartlar altında, bu kirli topraklardan filizlenmeyecek. Gerçek dışı düzen her yere sızarak bu yapısını koruduğu sürece iyi, güzel ve doğru olan için gerçek mücadeleler verilemeyecek.
KKTC’nin kiri yanı başımızdaki Kıbrıs Rum toplumunu da karartıyor, uzun zamandır kirle beslenenlere kucak açan Türkiye’deki kısmi ve yüzeysel temizlenme adımlarını boşa çıkarıyor. Türkiye ve yöneticileri burada kurulmasına izin verdikleri düzenin, T.C.’nin bağırsaklarına dönüşmesinden hiç rahatsız olmadılar. Tersine bağırsakları daha da büyütmek için çıkarları gereği KKTC’ye yolsuzluk hormonu şırıngaladılar.
Kendi bağırsağını kesip sirkeye oturtmak vücudun işleyişine ne kadar aykırıysa, o bağırsağı bedenden çıkartacağı, biçip, sterilize edeceği, konserve işkembe çorbası, pakette kokoreç haline getireceği hayalini kurmak da, dünyaya bir başarı hikâyesi olarak pazarlamak da olası değildir.
Görülmüş olmalı: Dünyadan Türkiye’ye, Türkiye’den bize baskı geliyor ve bu baskı 2024’te çok daha ağırlaşacak. Yeter mi? Yetmeyecek.
Nihayetinde uslanmaz KKTC Türkiye’nin başına daha çok bela açacak… Türkiye iflah olmaz haylazı göstermelik önlemlerle 'yola getirme'ye çalıştıkça kafasını daha büyük belalara sokacak. Olmadığını gördüğünde, uluslararası siyasetin gizli kurulan masalarında ‘alın öcü orada, vurun başını’ diyecek…
Vursunlar gari!
Yorumunuz