Dünya

WWA: Yangın koşulları Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs’ta 5 kat daha olası hale geldi

2025 yılında, küresel ısınmanın izlerini taşıyan aşırı hava olayları raporlandı.

Dünya Hava Durumu Atıf (WWA, World Weather Attribution) bilimsel ağı, 2025 yılında meydana gelen ve büyük çaplı sayılabilecek yaklaşık otuz felaketi inceledi; bunların büyük çoğunluğu küresel ısınmanın izlerini taşıyor.

Doğal afetler giderek daha az “doğal” hale geliyor: WWA yıllık raporunun ortaya koyduğu çarpıcı sonuç bu. Bilimsel ağ, 30 Aralık Salı günü, iklim değişikliğinin etkisiyle kolaylaşan olayları belirlemeye odaklanarak, aşırı meteorolojik olaylarla dolu bir yılın bilançosunu yayımladı. 

2014 yılında Hollandalı ve Britanyalı araştırmacılar tarafından kurulan WWA’nın amacı, iklim modellerini kullanarak “atıf çalışmaları” olarak adlandırılan analizler yapmak. Bu analizler sayesinde bir yangının, selin, kuraklığın ya da sıcak hava dalgasının atmosferdeki mevcut sera gazı yoğunlukları nedeniyle şiddetlenip şiddetlenmediği ya da daha erken ortaya çıkıp çıkmadığı belirlenebiliyor. Ve bunun hangi ölçüde gerçekleştiği saptanabiliyor.

2025’te gerçekleşen 22 aşırı olay

Küresel ölçekte WWA, Pasifik Okyanusu’ndaki “La Niña” olarak adlandırılan doğal salınımın serinletici etkisine rağmen, 2025 yılının şimdiye kadar ölçülen en sıcak ikinci ya da üçüncü yıl olacağını not ediyor. Girişim, önceden tanımlanmış bir dizi kriteri karşılayan 157 aşırı olayı belirledi: Örneğin bir sel, en az 1 milyon kişiyi etkilemişse, ya da en az yüz kişinin ölümüne yol açmışsa veya yerel ya da ulusal makamların olağanüstü hâl ilan etmesine neden olmuşsa “aşırı” olarak kabul ediliyor. Bu yıkıcı olaylar arasından WWA, bilimsel açıdan en anlamlı ve ilginç bulunan 28 tanesini inceleyebildi. Bunların 22’sinin, mevcut ısınma düzeyi nedeniyle daha da şiddetlendiği ve/veya meydana gelme olasılığının arttığı ortaya çıktı.

Hem doğal hem de insan kaynaklı özellikler taşıyan bu “melez” felaketler arasında, Ocak 2025’te Los Angeles’ı kasıp kavuran, yaklaşık 400 kişinin ölümüne yol açan ve 30 milyar dolardan (25 milyar avro) fazla zarara neden olan yangınlar yer alıyor. Yine ağustos ayında Pakistan’ı vuran, olağanüstü muson yağışları ile buzul taşkınlarının birleşmesi sonucu meydana gelen seller de bunlar arasında; bu felaketler 800’den fazla insanın hayatını kaybetmesine ve on binlerce kişinin yerinden olmasına neden oldu. İncelenen ve devam eden ısınmaya atfedilen 22 aşırı olayın yarıdan fazlasını ise, Grönland’da haziran ayında sıcaklığın 20 °C’ye ulaştığı, Avustralya’da ise ocak ayında termometrenin 49,5 °C’yi gösterdiği, tüm enlemleri ve tüm kıtaları etkileyen sıcak hava dalgaları oluşturuyor.

“Her derecenin her kesri önemli”

Yazarlar, “Amazon havzasında, Mali’de ya da Burkina Faso’da meydana gelen sıcak hava dalgalarının, 2015’ten bu yana neredeyse on kat daha olası hale geldiğini” belirtiyor; oysa son on yılda sıcaklık artışı yalnızca üçte bir derece civarında oldu. Araştırmacılar, “her derecenin her kesri önemlidir” ifadesinin bir slogan değil, fiziksel bir gerçek olduğunu hatırlatıyor. “Sıcak hava dalgaları, yangınlar ya da fırtınalar gibi ardında gözle görülür yıkım izleri bırakmaz; yüksek sıcaklıkların yol açtığı zararlar bu nedenle çoğu zaman hafife alınır,” diye yazıyor WWA araştırmacıları. “Avrupa’da yapılan çalışmalar, Eski Kıta nüfusunun yüzde 30’unu temsil eden 854 şehirde, haziran ile ağustos ayları arasında 24.400 kişinin aşırı sıcaklar nedeniyle hayatını kaybettiğini ortaya koydu.” diyor. Girişim, dünyanın birçok bölgesinde bu tür verilerin mevcut olmadığınıl; bunun da oralarda zarar olmadığı anlamına gelmediğini hatırlatıyor.

Araştırmacılar örneğin, şubat ayında Güney Sudan’ın başkenti Juba’yı vuran sıcak hava dalgasını inceledi. 40 °C’nin üzerindeki sıcaklıklar, yetkilileri okulları iki hafta boyunca kapatmaya zorlamıştı. Sanayi öncesi iklim koşullarında ve diğer her şey eşitken, WWA’ya göre sıcaklıklar bugün 4 °C daha düşük olurdu. Emisyonlar ciddi biçimde azaltılmazsa, yüzyılın ikinci yarısında beklenen 2,6 °C’lik bir ısınma durumunda ise sıcaklıkların 2 °C daha yüksek olacağı öngörülüyor. Sıcak hava dalgalarının şiddeti, sıklıklarıyla birlikte artıyor. Afrika kentinde şubat ayında yaşanan durum, yani yaklaşık 40 °C civarında art arda yedi gün, sanayi öncesi iklimde 1.600 yılda bir beklenen bir olaydı; ancak mevcut 1,3 °C’lik ısınma ile gerçekleşme olasılığı 800 kat artmış durumda, yani istatistiksel olarak iki yılda bir görülüyor. Isınma 2,6 °C’ye ulaştığında ise her yıl yaşanacak.

Yangın koşulları Yunanistan'ın Ege'ye bakan kıyılarında, Türkiye’de ve Kıbrıs’ta 5 kat daha olası hale geldi

Yüksek sıcaklıklar ile buna bağlı olarak bitki örtüsü ve toprağın kuruması da ısınmanın sonuçları arasında yer alıyor ve büyük yangınların olasılığını ve şiddetini artırıyor. 2025 yılında Güney Avrupa yaz aylarında “aşırı” bir sezon yaşadı. Araştırmacılar, “Yunanistan’ın Ege Denizi’ne bakan kıyılarında, Türkiye’de ve Kıbrıs’ta yangınlara elverişli meteorolojik koşullar normalde yirmi yılda bir görülen bir düzeye ulaştı; üstelik iklim değişikliği nedeniyle bu durum beş kat daha olası hale geldi,” diye yazıyor. Öte yandan ekibe göre, “İber Yarımadası’nın kuzeybatısında ise yangınlara elverişli aşırı hava koşulları, ısınma olmasaydı olacağından 40 kat daha olasıydı.”

Yerel ölçekte yeterli ve kaliteli meteorolojik verilerin bulunmayışı 

2025 yılındaki aşırı yağışlar, sıcak hava dalgalarına kıyasla iklim değişikliğine daha zor atfediliyor. Pakistan, Sri Lanka ve Endonezya’daki, Mississippi Vadisi’ndeki ve Botsvana’daki yıkıcı seller “insan kaynaklı iklim değişikliğinin çok net bir sinyalini taşıyor,” diye yazıyor araştırmacılar; ancak Avustralya’nın Yeni Güney Galler eyaletini mayıs ayında vuran aşırı yağışlar gibi pek çok olayda, WWA’nın atıf çalışmaları kesin bir sonuca ulaşamadı. Bazen bunun nedeni, yerel ölçekte yeterli ve kaliteli meteorolojik verinin bulunmamasıydı. 2020’den bu yana Orta Doğu’yu etkileyen çok yıllı kuraklık ise 2025’te de gerilemedi; aksine İran’da daha da şiddetlendi. Öyle ki, kasım ayı başında durum düzelmezse yaklaşık 10 milyon nüfuslu Tahran’ın tahliyesinin bir seçenek olarak açıkça değerlendirildiği belirtildi. WWA, 2023 yılında İran, Irak ve Suriye’yi etkileyen art arda üç yıllık kuraklık üzerine bir atıf çalışması yürütmüş ve ısınmanın izlerini ortaya koymuştu. 2025’te güncellenen bu çalışmalar, “insan kaynaklı iklim değişikliğinin rolünün daha da belirginleştiğini” gösteriyor.

Basra Körfezi’nden uzakta, Meksika Körfezi’nde ise tropikal siklonların yükselen sıcaklıkların etkisiyle daha şiddetli hale geldiğinden şüpheleniliyor. Ancak iklim modelleri bu dev atmosferik girdapları doğru biçimde simüle etmekte zorlanıyor. Yine de araştırmacılar, sezonun en şiddetlisi olan ve kasım ayında Jamaika, Haiti ve Küba’yı yerle bir eden Melissa Kasırgası’na eşlik eden yağışların, mevcut ısınma nedeniyle yüzde 9’dan fazla artmış olabileceğini tahmin ediyor. Maksimum rüzgâr hızının da yüzde 7 artmış olabileceği belirtiliyor.

“Karar vericiler gerçeği kabul etmek zorunda”

Imperial College London’da iklim bilimi profesörü ve WWA’nın kurucu ortaklarından Friederike Otto, “Her yıl, iklim değişikliğiyle bağlantılı riskler daha az varsayımsal, daha sert hale geliyor,” diyor. “Raporumuz, karbon emisyonlarını azaltmak için gösterilen çabalara rağmen, bunların küresel ortalama sıcaklıktaki artışı ve bunun en kötü sonuçlarını engellemeye yetmediğini ortaya koyuyor,” diye ekliyor. “Karar vericiler gerçeği kabul etmek zorunda: Fosil yakıtlara olan süregelen bağımlılık canlara mal oluyor, milyarlarca dolarlık ekonomik kayıplara yol açıyor ve dünya genelindeki toplumlara geri döndürülemez zararlar veriyor.”

Kaynaklar: WWA -  Le Monde

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın