Beyaz Saray, Ulusal Güvenlik Stratejisi 2025 belgesini yayımladı. 33 sayfalık strateji, Soğuk Savaş sonrası Washington çizgisi ile hesaplaşırken “küreselleşme” ve “sözde serbest ticaret” tercihlerinin ABD’nin orta sınıfını ve sanayi tabanını oyduğunu savunuyor.
ABD Başkanı Donald Trump, belgenin girişinde kaleme aldığı kısa yazıda, kendi yönetimini “tarihte eşi benzeri görülmemiş hızda dönüşüm” yaptığı iddiasıyla övdü.
“Göreve başladığım ilk günden itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nin egemen sınırlarını yeniden tesis ettik” diyen Trump, “ülkemize yönelik istilayı durdurmak için ABD ordusunu devreye soktuk” ifadesiyle, sınır güvenliğini ulusal güvenliğin merkezine yerleştirdi.
Trump, ABD Ordusu’ndan “radikal cinsiyet ideolojisi” ve “woke çılgınlığı” olarak nitelediği yaklaşımların dışarı çıkarıldığını savunurken, askeri kapasitenin de “1 trilyon dolarlık yatırımla” güçlendirilmeye başlandığını belirtti.
ABD Başkanı, “ittifaklarımızı yeniden inşa ettik” vurgusu yaparak, müttefiklerin ortak savunmaya daha fazla katkı vermesini sağladıklarını ifade etti. NATO ülkelerinin savunma harcamalarını GSYH’nin yüzde 2’sinden yüzde 5’ine yükseltmeye dönük “tarihi taahhüt”lerini öne çıkardı.
Enerji ve ekonomi cephesinde, “Amerikan enerji üretimini serbest bıraktık” sözleriyle “bağımsızlığı yeniden kazanma” hedefi çizen Trump; kritik sanayileri ülkeye geri getirmek için “tarihi gümrük tarifeleri” uygulandığını vurguladı.
Güvenlik alanında, “İran’ın nükleer zenginleştirme kapasitesini yerle bir ettik” ifadesini kullandı. İç güvenlikte “uyuşturucu kartelleri” ve “vahşi yabancı çeteler”in Yabancı Terör Örgütleri olarak ilan edildiğini kaydetti.
“Sekiz ay içinde sekiz çatışmayı çözüme kavuşturduk”
Trump’ın en geniş dış politika iddiası ise “sekiz ay içinde sekiz çatışmayı çözüme kavuşturduk” cümlesinde toplandı. ABD arabuluculuğu ile çözümlenen çatışmaları Kamboçya-Tayland, Kosova-Sırbistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti-Ruanda, Pakistan-Hindistan, İsrail-İran, Mısır-Etiyopya, Ermenistan-Azerbaycan arasındaki çatışmalar olarak sıralayan Trump, Gazze’deki savaşın da “hayatta olan tüm rehinelerin ailelerine döndürülmesiyle birlikte” sona erdirildiğini savundu.
Amerika’nın insanlık tarihinin en büyük ve en başarılı ülkesi olduğunu iddia etti
Trump, “Bu belge, Amerika’nın insanlık tarihinin en büyük ve en başarılı ülkesi ve yeryüzünde özgürlüğün yuvası olarak kalmasını sağlamak için bir yol haritasıdır. Önümüzdeki yıllarda ulusal gücümüzün her boyutunu geliştirmeyi sürdüreceğiz ve Amerika’yı her zamankinden daha güvenli, daha zengin, daha özgür, daha büyük ve daha güçlü kılacağız.” diyerek sözlerini bitirdi.
Her bölge, her ülke, her mesele aynı anda odak noktasında olamaz
Trump’ın kısa girişinin hemen ardından Ulusal Güvenlik Stratejisi 2025, kavramsal bir “strateji” tarifine yaslanarak Soğuk Savaş sonrası dönemine ilişkin sert bir bilanço çıkarıyor.
Belgeye göre “strateji”, amaçlarla araçlar arasında ilişki kuran somut ve gerçekçi bir plan olmak zorunda; neyin istendiğini ve hangi araçların mevcut ya da gerçekçi biçimde üretilebilir olduğunu doğru hesaplamalı. Bu tanımın doğal sonucu olarak “değerlendirmek, ayıklamak, önceliklendirmek” şartı vurgulanıyor. Her bölge, her ülke, her mesele aynı anda odak noktasında olamaz; dış politikanın tek amacı “çekirdek ulusal çıkarların korunması” olarak tarif ediliyor.
Diğer ülkelerin meseleleri ancak Amerikan çıkarlarını “doğrudan” tehdit ediyorsa Washington’un önceliği olabilir
Strateji belgesi, 1990’lardan itibaren Washington’un yayımladığı ulusal stratejilerin “dilek listesine” dönüştüğünü savunuyor; “muğlak temenniler” üretildiğini ve çoğu zaman “neyi istemek gerektiğinin” dahi yanlış değerlendirildiğini ileri sürüyor. Belgenin en tartışmalı iddialarından biri de Soğuk Savaş sonrası Amerikan dış politika elitlerinin “kalıcı küresel Amerikan hakimiyeti” hedefiyle hareket ettiği eleştirisi.
Ulusal Güvenlik Stratejisi'nde, “Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Amerikan dış politika elitleri, bütün dünyanın üzerinde kalıcı Amerikan hakimiyetinin ülkemizin çıkarlarına en uygun seçenek olduğuna kendilerini ikna ettiler. Oysa diğer ülkelerin işleri bizi ancak faaliyetleri çıkarlarımızı doğrudan tehdit ediyorsa ilgilendirir.” deniliyor.
Belgede, Amerikan halkının ulusal çıkarla bağlantı kurmadığı küresel yükleri uzun vadede taşımaya ne kadar istekli olduğunun yanlış hesaplandığı; aynı anda hem büyük bir refah devleti yapısının hem de büyük bir askeri-diplomatik-istihbari kapasitenin finanse edilebileceği varsayımının abartıldığı ileri sürülüyor.
Küreselleşme ve sözde “serbest ticaret” eleştirisi
Küreselleşme ve “serbest ticaret” tercihlerinin orta sınıfı ve sanayi tabanını zayıflatarak Amerikan üstünlüğünün dayandığı zemini aşındırdığı iddiası da açılış bölümünün ana hatlarından biri.
Amerikalı dış politika elitlerine yönelik eleştirilerde, “Amerikan ekonomik ve askeri üstünlüğünün dayandığı orta sınıfı ve sanayi tabanını içten içe boşaltan küreselleşme ve sözde “serbest ticaret” üzerine son derece yanlış ve yıkıcı kumarlar oynadılar. Müttefiklerin ve ortakların savunmalarının maliyetini Amerikan halkının sırtına yüklemelerine izin verdiler; hatta kimi zaman, kendi çıkarlarının merkezinde yer alan ama bizim açımızdan tali kalan ya da tamamen ilgisiz olan çatışma ve tartışmaların içine bizi çekmelerine göz yumdular. Ayrıca Amerikan politikasını, bir kısmı düpedüz Amerikan karşıtlığıyla hareket eden, çoğu da ulusötesiciliğin etkisiyle bireysel devlet egemenliğini açıkça eritip ortadan kaldırmayı hedefleyen uluslararası kurumlar ağının menziline bağladılar.” ifadeleri kullanılıyor.
Belge için bkz. Beyaz Saray web sitesi











Yorumunuz