Yazılar

Malum çevreler

Son birkaç aydır gerek Kıbrıs içinden gerekse de Türkiye’den Kıbrıs sorunu çözüm müzakerelerine ilişkin bol keseden atıp tutmak gene moda oldu. ‘Vintage’ gibi... Eskise de vazgeçilemiyor. Malum çevreler alışkın olduğumuz üzere hep bir şeylere oynar; her esen çözüm rüzgârında, gerçekle alâkası olmayan pek çok spekülasyonu piyasaya sürerler. ‘Çamur atılsın, izi nasıl olsa kalır’ diye düşünmekte üstüne yoktur bu zatların. Bazıları da hem nalına hem mıhına oynar; bir yandan o çevrelere göz kırparken diğer yandan çözüm talebini yükseltmeye devam edermiş gibi görünürler.

Hep ‘satılan’ bir Kıbrıs vardır gündemlerinde. ‘Kanla aldık masada vermeyiz’, sürekli başvurdukları bir slogandır. Pek milliyetçilerdir ama çözümsüz şartların Türkiye’nin de çok çıkarına gelmediğini görmek istemezler. Toprağın üzerinde üretim yapılmasa da olur; bomboş kalsın, çöl olsun ama bizim olsun mudur zihniyetleri? Orasını tartışmaya hiç yanaşmazlar.

‘Türkiye’ye bağlayalım gitsin’ciler türedi bir de bu grupta. Nereyi kime, nasıl bağlıyorlar; nereyi nasıl ‘ilhak’ ediyorlar büyük bir muamma... Oynadıkları tribün, evrensel hukuktan bihaber, milliyetçi hamasetle gaza getireceklerini düşündükleri, maalesef cahil insanlar... Mesela, ABD Irak’a ‘barış’ götürmeye kalktığında Irak vatandaşlarına ait toprağı alıp, Amerikalılara tapu olarak dağıttı mı diye sorsan konuyu değiştirirler.
   Ne acı... Filistinlilerin haklarını sonuna kadar savunurlar bir de... Kuzey Kıbrıs’ta yarattığımız muhteşem sistem tek bir ülkeye örnek teşkil etmiştir: Dünyanın belki de en yalnız devletine, İsrail’e... Erkeklerin 3 yıl, kadınların 2 yıl zorunlu askerlik yapmaya mecbur bırakıldığı, sürekli savaş ve terör tehdidi altındaki İsrail’e; sokakları askerden geçilmeyen İsrail’e... Hadi buyursunlar madem, İsrail’in Filistinlilere ait özel mülkiyet üzerine kurdurduğu Yahudi yerleşiminin de hukuki olduğunu savunsunlar. Var mı öyle çifte standart? İsrail yapınca ‘faşist’ oluyor da Türk yapınca haklı mı oluyor?

‘Çöl olsun da benim olsun’cular toprağın üretimle zenginleştiğini, gelişimin olmadığı yerde yaşamın tükeneceğini görmeyecek kadar gözlerini bağlamışlardır.

Denizine gemilerin demirlediği, havalimanlarından uçakların doğrudan uçtuğu, her alanda uluslararası tanınırlığa sahip bir ülke, yaşayan; dünya ile rekabet edemez koşullarda bırakılan bir ülke ise içi boşaltılarak, ölüme terk edilen bir ülkedir. Normal olan, yalıtılmışlıktan kurtulmayı istemektir. Ölmeye bu kadar meraklı olanların sorunları muhtemelen daha derindedir...

Türkiye karasularındaki 17 ada Yunanistan tarafından işgal edilirken sessiz sedasız durumu izleyen bazıları, Kıbrıs’ta iki toplumun da onayına sunulacak bir çözüm planı gündeme gelince neden her seferinde ortayı bulandırıyor olabilir? Sanki buradaki halk kendi çıkarlarına aykırı bir çözüme ‘evet’ diyecek de adayı ‘satacak’!

Hakikaten Türkiye’ye ait 17 ada kimsenin umurunda değildi de Yunanistan tepelerine bayrak çizince mi adalar kıymete bindi?

Anadolu kıyısına 3 mil kala, Lozan’da işaretlendiği gibi, harita üzerinde birer noktacık olarak kalsalar gündeme dahi gelmeyeceklerdi. ‘Orada uzakta adalar var, içinde yaşamayız ama bizimdir’! Ne büyük saadet... İçinde yaşamazsan gelip yavaş yavaş ele geçirirler... Ama sonunda o adalar hukuken Yunanistan’ın mı olur? Yoo... Nasıl savunacak ki varlığını? Hangi uluslararası, hukuki zemin tartıştırır ki bunu? Tıpış tıpış çıkacak adalardan. Fakat tersi de doğrudur. Öyle ‘Aldım, tapu dağıttım; benim oldu’ ile işler yürümüyor uluslararası hukuk düzeninde. Almıştık ya, öyleyse neden tazminat ödeniyor ki Rumlara? Özel mülkiyet, sadece para ile alınıp satılan bir metadır çünkü. Savaşta ölen insanların kanını ticarete alet etmek nasıl bir etik anlayış, nasıl bir yüzsüzlüktür!

‘Yavru vatan’ Kuzey Kıbrıs, Benjamin Button gibi gitgide küçülürken hiçbir sıkıntısı yok da bu çevrelerin; müzakere masasında olumlu bir toparlanma olunca mı ‘Kıbrıs elden gidiyor’?

Can Sarvan’a cansarvan@mikro-makro.net’den doğrudan ulaşabilirsiniz.
:

Yorumunuz

share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın