Amerikan başkanının ikinci dönemi, ABD ve ötesinde Hıristiyanlığın baskın yerini güçlendirmek amacıyla kurulan Beyaz Saray İnanç Ofisi giderek artan rolüyle şekilleniyor.
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Temmuz'da Beyaz Saray İnanç Ofisi tarafından düzenlenen bir öğle yemeğinde, "Bugün, dini ülkeye geri getirmeliyiz ve bence bunu çok üst düzeyde yapmaya başlıyoruz." sözleriyle, bir vaiz gibi, kuruluşun çalışmalarını övdü.
7 Şubat'ta kurulan "inanç ofisi", o zamana kadar başkanlık kararnamelerinin yarattığı karmaşanın ortasında büyük ölçüde fark edilmemişti.
Donald Trump tarafından temel bir kaldıraç olarak sunulan bu yapı, Amerika Birleşik Devletleri’nin refahını, Tanrı’ya “kamusal alanda yeniden yer verilmesini” sağlayarak güvence altına almayı amaçlıyor.

Ekran görüntüsü: 28 Ekim 2024’te Atlanta’da papazlar Donald Trump’ın etrafında dua ediyor.
Trump “Tanrı tarafından Amerika'yı yeniden yüceltmek için kurtarıldım” demişti
13 Temmuz 2024’te bir suikast girişiminden kurtulan ABD Başkanı, ‘ilahi takdir’e şükretmek ve kendi deyimiyle “ilahi seçilişini” pekiştirmek için bu ofisi kurmaktan daha anlamlı bir şey yapamazdı.
Mart ayında Kongre önünde yaptığı konuşmada şöyle demişti: “O gün Pensilvanya, Butler'da hayatımın çok geçerli bir sebeple kurtarıldığına inanıyorum. Tanrı tarafından Amerika'yı yeniden yüceltmek için kurtarıldım."
Bu yücelik, Beyaz Saray İnanç Ofisi aracılığıyla Hristiyan inancıyla yeniden bağ kurmayı zorunlu kılıyor.
Trump yönetimi bu alanda "tarihi" bir girişimde bulunmaktan övünse de, Amerikan yönetimi içinde dine adanmış bir ofisin kurulması ilk kez olmuyor. Benzer bir yaklaşım, eski başkan George W. Bush tarafından 2001 yılında Beyaz Saray İnanç Temelli ve Topluluk Girişimleri'nin kurulmasıyla da benimsenmişti. Amerikan toplumunun "Yahudi-Hristiyan" temelini ve Tanrı tarafından dikte edilen "doğal hukuku" savunan muhafazakârların önderliğindeki bu girişimler, Cumhuriyetçi Parti'ye hayırsever bir görünüm kazandırmayı ve "şefkatli muhafazakârlık" olarak bilinen siyasi felsefeyi somutlaştırmayı amaçlıyordu.
Le Monde gazetesinin görüştüğü, İsviçre'deki Lozan Üniversitesi'nde Evanjelizm konusunda uzmanlaşmış sosyolog Philippe Gonzalez, “Hedef, Amerikan hükümetini bir dizi sosyal sorumluluktan kurtarmaktı; bu sorumluluklar artık aracı kurumlar olarak kiliseler tarafından üstlenilecekti.” diyor. Ayrıca bu girişimin misyonerlikten tamamen bağımsız olmadığına da dikkat çekiyor: “Buradaki amaç hem yeni inananlar kazanmak hem de aynı zamanda Cumhuriyetçi seçmen kitlesini büyütmektir.”
Bu yapı, önceki başkanlar Barack Obama ve Joe Biden tarafından "Beyaz Saray İnanç ve Mahalle Ortaklıkları Ofisi" adıyla sürdürüldü. Demokrat başkanlar döneminde odak noktası, dinler arası ve laik kuruluşlar arasındaki diyalog yoluyla yoksullukla mücadeledir.
Ayrıca, Donald Trump ilk döneminde, dini kuruluşların kamu kaynaklarına daha kolay erişebilmesine yardımcı olmak amacıyla Mayıs 2018'de İnanç ve Fırsat Girişimi'ni başlattı. Milyoner başkanın İnanç Ofisi'ni kurması iddia ettiği kadar yenilikçi olmasa da, biçimi ve amacı seleflerinden önemli bir kopuşu temsil ediyor.
İsim değişikliği bu açıdan önemli: "Ortaklıklar" ifadesi ortadan kalkıyor ve geriye sadece "inanç" kalıyor. Kanada’daki Concordia Üniversitesi'nde kadrolu teoloji profesörü olan André Gagné'ye göre, "Artık laik kuruluşlarla eskisi kadar fazla iş birliği yok gibi görünüyor. Şimdi vurgu daha çok dine yapılıyor."
"Yedi doğaüstü nimet" en az 1.000 dolar
İnanç Ofisi'ni kuran başkanlık kararnamesi, "dini kuruluşlara, topluluk örgütlerine ve ibadethanelere" yardım etme arzusunu ifade ediyor. Ancak, bu iddialı çoğulculuk, ofisin yapısıyla keskin bir tezat oluşturuyor. Philippe Gonzalez, "Bir devlet dairesinde hiç bu kadar çok karizmatik Evanjelist [İncil'i kelimesi kelimesine yorumlayan, mucizevi şifaları ve kehanetleri vurgulayan bir Protestan hareketi] görmemiştik." diye belirtiyor ve ekliyor: “Dinler arası boyut, aşırı muhafazakâr davaya bağlı birkaç Yahudi ve Katolik figürden oluşan yüzeysel bir oyundan ibaret."
Kuruluşun başında, Donald Trump'ın manevi danışmanı ve şeytan çıkarma ayinleri ve alışılmadık uygulamalarıyla tanınan milyoner televizyon vaizi Paula White-Cain bulunuyor. Bu yıl Paskalya'dan hemen önce yayınlanan bir videoda, vaizin "yedi doğaüstü nimeti" en az 1.000 dolara (869 avro) sattığı görülüyor. Bu papaz aynı zamanda, maddi rahatlığın ilahi lütfun bir işareti olduğunu iddia eden "refah müjdesi"nin de savunucularından biri.
Trump çevresinde onun yanında bir başka etkili isim daha var: İnanç Ofisi Başkan Yardımcısı Jennifer S. Korn. Paula White-Cain gibi bu Evanjelik Hristiyan da, Evanjelik nüfuza sahip geniş bir dini koalisyon olan Ulusal İnanç Danışma Kurulu'nun bir üyesi ve aşırı muhafazakâr gündemi Trump'ın Hristiyan tabanını güçlendiriyor.
Ancak her şeyden önce, Jennifer S. Korn deneyimli bir bürokrat. Meksika kökenli olan Korn, George W. Bush'un ilk döneminde (2000-2004) Beyaz Saray Halkla İlişkiler Ofisi'nde Hispanik ve Kadın İşleri Direktörü olarak görev yapmış ve ardından 2004'te yeniden seçilmesi için Latin kökenli seçmenlerin toplanmasında kilit rol oynamıştır. Sadık bir Cumhuriyetçi ve her şeyden önce Trump'ın en sadık destekçilerinden biri olan Korn, ilk döneminde de benzer bir görev üstlenmiş ve yönetim ile Hispanik ve dini topluluklar arasındaki bağları güçlendirmiştir.
“Tüm dünya üzerinde hakimiyet kurmayı amaçlayan küresel bir Hristiyan muhafazakârlığı” savunuyorlar
Pew Araştırma Merkezi'nin 2023-2024 yılları arasında yürüttüğü bir araştırmaya göre, Amerikalıların %62'si kendini Hristiyan olarak tanımlarken, hükümetin kullandığı söylem, güç dinamiğinin tersine döndüğünü gösteriyor. Beyaz Saray'ın İnanç Ofisi'nin kuruluşuyla ilgili bilgi notunda, Biden yönetiminin, Hristiyanlara "inançlarını barışçıl bir şekilde yaşadıkları" için "zulmettiği" iddia ediliyor.
İnanç Ofisi'ni "bu söylemin kurumsallaşması" olarak gören Philippe Gonzalez’e göre, Demokratları şeytani güçlerle ilişkilendirerek “manevi savaş” ifadelerini kullanıyorlar.
Gonzalez, "Her departmanda bir tür ideolojik polis gücü var ve tüm yönetim inanç bürosunun bir tür uzantısı haline geldi. Bu bağlama tüm bakanlıklar da dahil olduğundan, büronun artık görünür olmasına bile gerek yok." diye durumu analiz ediyor.
İnanç Ofisi, bu nedenle, André Gagné'nin özetlediği gibi, "Hristiyanların, bir ulusun siyasi, sosyal ve kültürel kurumlarını kontrol altına alarak, belirli bir toplumda otoritelerini kullanmaya Tanrı tarafından çağrıldıkları fikrini" savunan aşırı muhafazakâr bir Hristiyan düşünce okulu olan hakimiyetçilik hareketinin bir parçası gibi görünüyor.
Amerikan Evanjelizmi uzmanı Julie Ingersoll ise "Hakimiyetçiliğin savunucuları, her ülkenin kendi Hristiyan milliyetçiliğine sahip olması gerektiğine, ancak birbirleriyle koordineli çalışabileceklerine inanıyorlar. Bu, tüm dünya üzerinde hakimiyet kurmayı amaçlayan küresel bir Hristiyan muhafazakârlığıdır." diyor
Nitekim ofisin başındaki isim papaz Paula White-Cain, 3 Kasım'da Orta Afrika ve Büyük Göller bölgesindeki dört ülkeyi kapsayan bir tura başladı.
5 Eylül'de "Babel Undone" adlı evanjelik podcast'e davet edilen ofis başkan yardımcısı Jennifer S. Korn, aynı düşünceyi dile getirerek, "inanca adanmış kendi hükümet ofislerini kurmak isteyen diğer ülkelerden" ve Amerika Birleşik Devletleri'nin din özgürlüğünün "bir simgesi" olma arzusundan bahsetti. Bu, ABD eski başkanı Reagan'ın İncil'den esinlenerek Amerika Birleşik Devletleri'ni dünyanın geri kalanı için bir model olarak sunan "tepedeki parlayan şehir" ifadesine bir göndermeydi.
Kaynak: Le Monde











Yorumunuz