Nükleer reaktörler Dünya'da 70 yılı aşkın süredir enerji üretiyor. Soğuk, karanlık ve iki hafta süren ay gecelerinde bol ve sürekli enerji sağlamak için Ay'a beş yıldan kısa bir sürede bir nükleer reaktör yerleştirilmesi planlanıyor.
Şu anda NASA'nın geçici yöneticisi olan ABD Ulaştırma Bakanı Sean Duffy, geçen hafta 2030'dan önce Ay'a fırlatılacak, 100 kilovat elektrik üretecek bir reaktör kurulacağını NASA’ya bir direktifle bildirdi.
Uzaya neden nükleer reaktör yerleştirilecek?
Nükleer reaktör teknolojisi, insanlığın Güneş Sistemi'nde seyahat etme ve yaşama kabiliyetini kökten değiştirecektir. Günümüzde NASA'nın robotik uzay araçlarının çoğu, birkaç akkor ampulün [60W'lık 2–3 ampul] tükettiği güç seviyelerine eşdeğer güçte çalışmaktadır. Güç sınırlaması, uzay gemisine yerleştirilebilecek bilimsel araçların sayısını da sınırlamaktadır.
Uluslararası Uzay İstasyonu enerjisini çok sayıda güneş panelinden sağlıyor, ancak bu, soğuk ve karanlık gecelerin iki hafta sürdüğü Ay'daki insan yaşam alanları veya Güneş'in daha uzakta ve daha sönük olduğu Mars'taki insan yaşam alanları için pratik değil.
Nükleer reaktörler, uzay araçlarının daha hızlı ve daha az yakıtla yol almasını sağlayacak itki sistemlerinin geliştirilmesini mümkün kılacaktır.
Radyoaktif enerji kaynaklarını uzaya göndermek alışılmadık bir durum değil. 1977'de fırlatılan Voyager 1 ve Voyager 2 hâlâ çalışıyor. Bu sondalar, radyoaktif plütonyumun bozunmasıyla oluşan ısıyı elektrik enerjisine çevirerek çalışıyor. Başlangıçta 470 watt üreten bu sistemler, zamanla güç kaybederek bugün yaklaşık 225 watt elektrik sağlayabiliyor.
Ancak Voyager'lardaki plütonyum güç kaynakları, Dünya'daki nükleer santrallerden ziyade pillere benziyor. Fisyon (uranyum gibi atomların zincirleme reaksiyonla parçalanması), güneş panellerinden ve Voyager'lardaki güç kaynaklarından çok daha fazla enerji açığa çıkarıyor.
Ay'da bir nükleer reaktör nasıl çalışır?
Ay'daki bir reaktör, Dünya'dakiyle aynı şekilde çalışmayacaktır.
Birincisi, bir roketin içine sığacak kadar küçük ve hafif olması gerekiyor. Güvenlik önlemleri arasında reaktörün aya ulaşana kadar çalıştırılmaması da yer alıyor.
Ay'da su veya hava da yoktur. Yüzey sıcaklığı gündüzleri 110 santigrat derece ile geceleri -200 santigrat derece arasında değişir. Bu durum, reaktörün verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak için sıcaklığın yönetilmesini zorlaştırır. Önerilen Ay reaktör tasarımları genellikle ısıyı dağıtmak için büyük radyatörler içerir.
ABD devleti ile sözleşmeli çalışan ileri teknoloji ve havacılık şirketi Lockheed Martin'in Ay Keşfi Başkan Yardımcısı Kevin Au, daha yüksek güçte bir reaktörün en büyük zorluğunun, ısıyı elektriğe dönüştürmede kullanılmak üzere daha yüksek sıcaklıklara dayanabilecek malzemeler geliştirmek olacağını söylüyor.
ABD Enerji Bakanlığı'nın uzay reaktörü programını yöneten Idaho Ulusal Laboratuvarı'nda kıdemli program yöneticisi olan Sebastian Corbisiero, "Bu bilim kurgu değil. Bu oldukça uygulanabilir." diyor.
Ay reaktörü planı ne kadar uygulanabilir?
Ancak bazı dış uzmanlar, bir reaktör inşa edip 2030 yılına kadar faaliyete geçirmenin gerçekçi olmadığını düşünüyor. Ayrıca, NASA'nın şu anda Ay yüzeyinde bu kadar yakın bir zamanda reaktör gerektirecek bir şey planlamaması nedeniyle bunu biraz kafa karıştırıcı buluyorlar.
New York Times’ın haberine göre, ABD Enerji Bakanlığı'nda eski bir nükleer enerji yetkilisi ve şu anda Urbana-Champaign'deki Illinois Üniversitesi'nde nükleer, plazma ve radyoloji mühendisliği profesörü olan Kathryn Huff, "Bu, iyi ve olması gereken bir şey için çok agresif ve açıkçası gerçekçi olmayan bir zaman çizelgesi. Anladığım kadarıyla amacı bir üsse güç sağlamaktı. Bu yüzden bir üs olmadan bunu yapmak biraz saçma geliyor." dedi.
Dr. Huff, reaktörü tasarlamak ve inşa etmek için gereken çalışmaların ötesinde, bir reaktörün fırlatılması için gerekli düzenleyici onayların alınmasının bile birkaç yıl süreceğini söyledi.
Bir NASA yetkilisi ise 2030 tarihinin odaklanma ve motivasyon sağlamayı amaçladığını belirtti. Yetkili, programa ne kadar para ayrılacağı konusunda bilgi vermedi ancak bunun yüz milyonlarca dolar veya bir milyar dolardan bile fazla olabileceğini söyledi.
Haberin tamamını New York Times’dan okuyabilirsiniz.
Yorumunuz