Dünya

80 yıl sonra gelen tanıklık: Amerikalı bir ‘hibakuşa’ Hiroşima’yı hatırlıyor

7 yaşındayken ABD tarafından Hiroşima’ya atılan atom bombasına tanıklık etti.

6 Ağustos 1945 sabahı Hiroşima’da hava güneşliydi. O gün, 7 yaşındaki Japon asıllı Amerikalı Howard Kakita ve ağabeyi Kenny, okulların tatil edildiğini öğrenince sevinçle evlerine döndüler. ABD’nin B-29 bombardıman uçaklarından birinin sesiyle birlikte çatıya çıktılar. Gökyüzündeki beyaz buhar izini merakla izliyorlardı. Birkaç dakika sonra patlama meydana geldi ve Howard’ın hafızası karardı.

ABD, o sabah Hiroşima’ya tarihin ilk atom bombasını attı. Üç gün sonra Nagazaki’ye de bir bomba atılacaktı. 80 yıl sonra The Japan Times gazetesine konuşan Howard Kakita, yaşadığı dehşeti şöyle anımsıyor: “Bütün şehir yok olmuştu. Bomba olduğunu biliyorduk ama ne tür bir bomba olduğunu bilmiyorduk.”

Hayatta kalmak bir mucizeydi

Patlamadan sonra Kakita kendine geldiğinde duman kokusu arasında, enkaz altında olduğunu fark etti. Ağabeyi Kenny’nin alnında radyasyon yanığı vardı ama hayattaydı. Büyükbabası ve büyükannesi de mucizevi şekilde sağ kurtulmuşlardı. Oysa yaşadıkları ev, merkez üssüne yalnızca 1,3 kilometre mesafedeydi.

Kakita, büyükannesi ve kardeşi diğer mültecilerle birlikte şehrin batısındaki bir dağa doğru kaçmaya çalışırken dehşet sahneleri yaşandı.

"Bir zombi geçidi gibiydi. Herkes ağır yaralarla yavaşça sendeliyordu. Bazılarının yanıkları o kadar kötüydü ki, derileri vücutlarından damlıyordu." diye hatırladıklarınıı anlattı. "Bazılarının kemikleri dışarı fırlamış şekildeydi. Bir kadının karnı yarılmıştı, bağırsaklarını tutmaya çalışıyordu. Yol kenarında çok sayıda yatan ölü vardı.”

Fotoğraflar: UN

Hibakuşalar arasında Amerikan vatandaşları da vardı

Japonya’da 'hibakuşa' (atom bombasından sağ kalanlar) statüsü, uzun yıllardır yalnızca Japonlara atfedilse de, gerçekte aralarında Japon asıllı Amerikan vatandaşları da vardı. Bunlardan yaklaşık 3.000’i hayatta kaldı. 

Hiroşima Belediyesi, Aralık 1945'in sonuna kadar şehirde Koreliler, Tayvanlılar ve Amerikalı savaş esirleri de dahil olmak üzere yaklaşık 140.000 kişinin öldüğünü tahmin ediyor. Bombalamanın yapıldığı gün, merkez üssüne 1,2 km mesafede bulunan insanların yaklaşık yarısı hayatını kaybetti.

Howard Kakita, 1938 yılında Kaliforniya’da Japon kökenli Amerikalı bir çiftin çocuğu olarak dünyaya gelmişti.

1940 yılında, 2 yaşındayken, ağabeyi Kenny ile birlikte ebeveynleriyle Japonya’nın Hiroşima kentine, baba tarafından büyükannelerini ve büyükbabalarını ziyaret etmeye gitti. Büyükbabasının hasta olduğunu duymuşlardı.

Kakita ve kardeşi, bir süre büyüklerinin yanında kalmaları için ebeveynleri tarafından akrabalarına bırakıldılar. Plan, bir süre sonra çocukların tekrar ABD’ye getirilmesiydi.

Ancak savaş bu planı altüst etti. Ebeveynleri, yaklaşık 18.000 diğer Japon kökenli Amerikalıyla birlikte Arizona'nın Poston bölgesindeki bir toplama kampına gönderildi.

ABD'de toplama kampında tutulan Kakita'nın ebeveynleri, çocuklarının hayatta kalamayacağına inanıyordu. Ne olursa olsun, çocuklarını ve ebeveynlerini uzaktan aramak için ellerinden geleni yaptılar ve aylar sonra, tüm zorluklara rağmen dördünün de hayatta olduğu haberi geldi. Savaş sırasında mal varlıklarının çoğunu kaybeden Kakita'nın ebeveynleri, oğullarını yaşadıkları yıkıma neden olan ülkeye geri getirmek için hemen yeterli parayı biriktirmeye koyuldular.

Ancak Kakita ve kardeşi, üç yıl sonra, 1948'de Kaliforniya'daki anne ve babalarıyla yeniden bir araya gelebildi.

Çocukluk sonrası: Sessiz acılar ve yeni bir hayat

Kaliforniya’da yeni bir hayata başlayan Kakita, dil bilmeden girdiği okulda yaşadığı travmayı sınıf arkadaşlarına anlatmakta zorlandı. “Hiroşima’daki atom bombalamasında bulunduğumu söylerdim, onlar da ‘O da ne?’ derlerdi,” dedi.

Gördüğü dehşet verici manzaralar zihnine derinlemesine kazınmıştı. Anıları, başlangıçta et, domates soslu makarna ve hatta greyfurtun yumuşak dokusunu bile yenmez hale getirmişti. Kabuslar uykusunu delik deşik ediyor, geceleri sık sık çığlık atarak uyanıyordu. Ancak zamanla iyileşti. Spor yaptı, dans etmeyi öğrendi, arkadaşlıklar kurdu.

“Ortaokul ve lise yılları hayatımın en güzel dönemiydi,” diye hatırlıyor gülümseyerek. Üniversitedeyken tanıştığı eşine, çok uzun yaşayamayacağı konusunda uyardı; birçok kurtulan gibi Kakita da radyasyona maruz kalmış ve geçici olarak saçlarını kaybetmişti. Atom bombasına maruz kalmanın kalıcı yan etkileri ise henüz bilinmiyordu.

Ancak eşi yılmadı ve bu endişe günlük hayatını etkilemedi. Dersleri, ilk bilgisayarları tasarlama kariyeri ve arkadaşları ve ailesiyle çevrili bir ortamla zaman hızla akıp geçti.

Amerikalı ama mağdur

Tarihçi Naoko Wake, Japon-Amerikalı hibakuşaların hem Japonya hem ABD için rahatsız edici bir bellek alanı oluşturduğunu belirtiyor: “Onlar hem galip ülkenin vatandaşı hem de mağdur.”

Japonya'nın 1952 yılında yürürlüğe giren San Francisco Barış Antlaşması'nı imzalaması, savaştan zarar gören bireysel davacılar için birçok yolu kapattı.

Sağlık üzerindeki kalıcı etkilere gelince, ABD'de yaşamaya devam eden kurtulanlar, bombalamaların sağlık üzerindeki etkilerini ilk elden tedavi etme deneyimine sahip Hiroşima ve Nagazakili doktorların uzman bilgisinden yoksun olmaları nedeniyle dezavantajlı durumdaydılar.

Japonya'daki sağ kalanlar bomba kaynaklı hastalıkları nedeniyle damgalanırken, ABD'dekiler deneyim ve anlayış eksikliğinden dolayı hastalığın bulaşıcı olabileceği yanılgısıyla karşı karşıya kaldılar. 

Günümüzde, Japon kökenli Amerikalıların hibakuşa ile ilgili hastalıklarının tıbbi faturaları Japon hükümeti tarafından karşılanıyor. Ayrıca Japonya, radyasyon hastalıkları konusunda uzman doktorları düzenli olarak ABD’ye göndererek hayatta kalanlara sağlık kontrolü yapılmasını sağlıyor.

ABD’de sağ kalanlar, Japonya’daki hibakuşalara kıyasla sağlık desteğinden yoksun kaldılar. Radyasyona maruz kalmanın etkileri tam bilinmiyordu, bu da Kakita’nın ileride oğlunu 5 yaşındayken kanserden kaybettiğinde aklından geçen soruya işaret ediyor:

“Aklımın bir köşesinde hep şu soru vardı... Atom bombasına maruz kalmam ve radyasyon hastalığımın bununla bir ilgisi var mıydı?"

ABD bugüne dek ne özür diledi ne de suçluluk duydu

Bugün 87 yaşında olan Kakita, kabuslarının neden durduğunu bilmiyor ama tanıklığını anlatmaktan vazgeçmiyor. Japonya’nın nükleer silah karşıtı topluluklarına aktif destek verirken, ABD’de ve dünyada nükleer silahların hâlâ bir “taktik” olarak görülmesinden derin kaygı duyuyor.

Hayatta kalanlar fiziksel ve psikolojik olarak acı çekerken, Amerikan propagandası atom bombasını savaşın bitmesini sağlayan “kaçınılmaz bir kötülük” olarak göstermeye devam etti.

Kapsamlı araştırması için Truman Kütüphanesi'ne erişim izni verilen tarihçi ve "Hiroşima Nagasaki" kitabının yazarı Paul Ham, bunun aksini kanıtlayacak yeterli kanıt olduğunu söyledi.

Resmi olarak bombalama, kara işgalini önlemenin ve dolayısıyla yüz binlerce Amerikan askerinin hayatını kurtarmanın bir yoluydu. Ham, “yenilmiş, aç bir millete karşı kara işgali bu kadar büyük kayba neden olur muydu? Şüpheli.” diyor.

Ham’a göre, savaş sonrası propaganda, bu eylemin “gerekliliği” fikrini zihinlere kazıdı. Oysa bu, tarihsel ve insani olarak sorgulanmalı.

ABD'de de bombalamalardan dolayı özür dilemenin siyasi riskleri var.

2016 yılında Barack Obama, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana Hiroşima'yı ziyaret eden ilk ABD başkanı olduğunda, o zamanki başkan adayı Donald Trump bu ziyareti "acınası" olarak nitelendirmiş ve "Yeter ki özür dilemesin, sorun değil, kimin umurunda" demişti.

Tarihçi ve yazar Ham’a göre, aradan neredeyse 80 yıl geçmiş olmasına rağmen Amerika, bu konuda en ufak bir suçluluk sorumluluğunu dahi kabul etmedi.

Ham, "Bugün bile dünyanın taktik nükleer silahların kullanımından neşeyle bahsettiğini görüyoruz... Bir nükleer bombanın neler yapabileceğini hiç okudular mı? Elbette askeri ders kitaplarında okumuşlardır. Ancak bunun modern savaşta taktiksel bir tercihmiş gibi konuşabilmeleri kesinlikle saçma," dedi.

"Tarihten bu dersleri almamız ama bunların öğrenilmemesi büyük bir trajedi" diye ekledi.

Hiroşima hâlâ uyarıyor

Bugün, Hiroşima’daki hayatta kalanlar, seslerini tüm dünyaya duyurmak için çaba sarf ediyor. Kâr amacı gütmeyen Dünya Dostluk Merkezi, İngilizce dil eğitimi vererek hibakuşaların tanıklıklarını uluslararası platformlara taşımasına yardımcı oluyor.

Kakita, ilerlemiş yaşına rağmen bu çabaların öncülerinden biri. Sağlıklı iki kızı, dört torunu ve uzun yıllar süren mutlu evliliğiyle yaşama tutunmayı başarmış. Ama bir yandan da uyarıyor:

“Churchill, tarihten ders almayanların onu tekrar etmeye mahkûm olduğunu söylemişti. Hepimiz Hiroşima’dan ders çıkarmalıyız. Nükleer silahların yayılmasını durdurmak hepimizin sorumluluğu.”

Haberin tamamını The Japan Times’dan okuyabilirsiniz. 

:
share
Siteyi Telegram'da Paylaşın
Siteyi WhatsApp'ta Paylaşın
Siteyi Twitter'da Paylaşın
Siteyi Facebook'ta Paylaşın